MYA

Foam Rollar Nedir ?

Foam Roller Nedir?



Köpük yuvarlama, esnekliği artırmak veya egzersiz sonrasında kas ağrısını azaltmak ve çabuk iyileşmeyi sağlamak amacıyla egzersize başlamadan önce fitness meraklıları ve atletler tarafından sıklıkla kullanılan, aktif miyofasyal gevşemenin yaygın bir formudur. Köpük silindir, gövde ile zemin arasına yerleştirilir ve her yönde yavaş hareketlerle eşit bir tempoda miyofasyal gevşemeyi sağlar.

Foam Roller, köpük ya da benzeri maddelerden yapılan silindir şekilde olan bir teçhizattır. Kaslara masaj yapacak şekilde dokuya baskı uygulayarak kullanılır. Masaj köpüğü ya da yuvarlama köpüğü olarak da bahsedilen Foam Roller son senelerde fitness antrenmanı yapanlar için önemli bir araç haline geldi. Sadece Fitness antrenmanları yapanlar için değil, her tür antrenmanı yapan sporcular ya da spor meraklıları için fayda sağlayacak bir özelliğe sahiptir.





FOAM ROLLER NE İŞE YARAR?

Foam Roller’ın etkisini iyi anlamak için fasya’yı bilmek gerekir. Fasya kas ve organ yapılarının daha stabil olması, uygun çalışması ve birbirine tutunmasını sağlayan bir bağ dokusudur. Vücudunuzda fasyanın var olmadığı bir yer yoktur. Fasya, sınırlanmış hale geldiğinde ağrı, sınırlı hareket, yürüyüşte bozukluk ve muhtemel sakatlanmaya sebep olabilir. Bazen kas lifleri ve fasya o kadar iç içe girer ki, bu kısımlarda düğümlenme dediğimiz kısımlar oluşur(Trigger Point denilen noktalar bunlardır). Bu noktalardaki düğümlenme ve gerilmeler açmak için Foam Roller ile baskı uygularak masaj yapmak gerekir. Buna ‘Miyofasyal Masaj’ da denir. Buralara baskı uygulamak ağrıya neden olmaktadır. Ama karşılığında alacağınız sonuç ise gayet faydalı.

Düğümlenmelerden ve gerilmelerden Foam Roller yoluyla kurtularak kasın esnekliğine katkı sağlarsınız. Oluşan gerilmelerden kurtularak kasın esnekliğine, bu sayede de hareket açıklığına yardımcı olursunuz. Örnek olarak Deep Squat yapmaya çalışın ve kalçanızı fazlasıyla indirmeye çalışın. Ardından quadriceps kas grubuna Foam Roller ile her iki taraf için 30 saniye masaj uygulayın. Ardından Deep Squat egzersizini tekrar deneyin. Bu sefer kalçanızı daha rahat indirebildiğinizi, hareket açıklığını daha rahat sağladığınızı ve hatta kaslarda rahatlama hissedebilirsiniz. Bu şekilde kaslardaki gerginlikten ve bazen de ağrılardan kurtarmasından dolayı Foam Roller kullanımı önemlidir.





FOAM ROLLER NASIL KULLANILIR?

Foam Roller’ın amacı baskı uygulayarak kasa masaj yapmaktadır. Bu amaçla Foam Roller’ın bir kısmı yerde baskı yapılacak kas grubu da yukarıda olacak şekilde Foam Roller yerleştirilir. Foam Roller’a kas grubu yoluyla baskı uygularak ileriye ve geriye doğru hareketlerle yavaşça uygulanır. Baskının kontrolü her zaman sizde olmalı. Kas grubunun bütün kısımlarının üzerinden geçecek şekilde baskı uygularken, bazı kısımlarda ağrı hissedebiliriz. Bu kısımlar ‘Trigger Point’(Tetik Noktası) diye daha önce de bahsettiğimiz noktalardır. Asıl düğümlenme bu kısımlarda gerçekleşmektedir. Bu kısımların üzerinde daha fazla durarak küçük ileri geri hareketleri yapmanız faydalı olacaktır. Buralarda fazla ağrı hissetmeniz normal, ancak olumlu sonuç alma hedefiyle dayanamayacak kadar kendinizi acıya zorlamayın. Bu tetik noktası diyebileceğimiz noktalarda baskı uygularken, sadece ileri geri değil, sağa ve sola yavaşça hareket ederek de uygulayabilirsiniz. Etkili bir örnek vermek gerekirse yüzüstü durarak quadriceps kasına Foam Roller ile masaj yaparken tetik noktasını(Trigger Point) bulduğunuzda orada bekleyin ve baskı uygulayın. O sırada aynı bacağa fleksiyon yaptırarak ayağınızı yavaşça kalçanıza yaklaştırın. Baskıyı ve ağrıyı hissedeceksiniz ancak sonucunda da kastaki gerilmelerden kurtularak esnekliğe katkı sağlayacaksınız. Diğer kas grupları arasında quadriceps kasında en çok etkiyi ve faydayı hissetme ihtimaliniz yüksek.





FOAM ROLLER’IN DENGE ÜZERİNE KRONİK ETKİLERİ

Litaratürde, foam rollerın propriyosepsiyon veya denge üzerindeki etkileri ile ilgili çok az araştırma yapılmış ve sağlıklı bireylerde hiçbiri yapılmamıştır. Çeşitli gözden geçirenler önceliğin propriyosepsiyonda yoğun olarak yer aldığını gözlemlemişlerdir. (Schleip, 2003; Schleip ve Müller, 2013). Fasiyal dokuların sinir uçlarıyla doldurulmuş olması mantıklıdır. Schleip ve Müller (2013) bel ağrısı olgularında propriosepsiyonun azaldığını (Taimela ve ark. 1999) ve propriyosepsiyonun deneysel olarak bölgesel ağrı sendromlarında ağrıyı azaltabileceğini belirtmiştir (Moseley ve ark. 2008).



NELERE DİKKAT ETMELİ? HANGİ BÖLGELERE UYGULANMALI?

Foam Roller kullanabileceğiniz birçok bölge vardır. Quadriceps, calf, iç bacak kasları, glute kasları, hamstring bunlara örnektir. Üst gövde için de pektoral kaslara ve latissimus dorsi kasına uygulanması postür için de faydalıdır. Bu kaslardaki esnekliklere fayda sağlayarak, düzgün postüre katkı sağlarsınız. Sırtınıza Foam Roller kullanmasını bilen biri tarafından masaj yaptırarak da sizi rahatlatacak etkiyi hiseedersiniz. Kasın yarattığı bu yumuşama ve rahatlama hissi de Foam Roller’ın artılarından biri.

Foam Roller’ın odağı kastaki fasyaya yönelik olduğu için diğer bağ dokuları uygulanması fazla tavsiye edilmez. Örnek olarak aşil tendonu ve iliotibial bant yani üst bacağın dış kısmını söyleyebiliriz.





NE KADAR SÜRE UYGULAMALI?

Fazla uygulama dokulara zarar verebilir. Bir kas grubuna 30 saniyeden fazla uygulamanız tavsiye edilmez.
Aşırı Baskı Uygulamamak: Eğer fazla baskı uygularsanız ve ne kadar acırsa o kadar iyi diyerek çok zorlarsanız, yine dokulara zarar verebilir ve toparlanma uzatabilirsiniz. Baskıyı ve hareketi her zaman kontrol altında tutmak çok önemlidir.
Sakatlık Olan Bölgeye Uygulamamak: Foam roller kullanımı ve miyofasyal rahatlama söz konusu olduğunda, sabit bir şekilde ağrıyan bölge üzerinde çalışmak, bu bölgede daha fazla iltihap veya gerginliğe sebep olabilir, dahası kasları ve fasyayı daha fazla gerer. Ayrıca ağrı hissettiğiniz yer daima sakatlığın kaynağı değildir. IT bandıyla ilgili bir sakatlıktan örnek verecek olursak, bu IT bandının kendisinden kaynaklı olmayabilir. Bilakis, IT bandı sorunları, gluteus maximus (kalça kası) gibi, IT bandına bitişik kas gruplarının gerginliğinin sonucu olarak ortaya çıkar.




Saygı ve sevgiler,

Muhammet Yasin Aydın

Auto-Tune Nedir? Nasıl Kullanılmalı?

Auto-Tune Nedir? Nasıl Kullanılmalı?

Auto-Tune ses dosyalarını (vokal ve ihtiyaç duyulan tüm enstrümanlarda) zamanlama ve tonlama olarak bozmadan plugin üzerinde belirtilen çizgilerin dışına çıkmamaya odaklı bir yazılımdır.

Avrupada yıllardır kullanılıyor ülkemizde son 3-4 yıl öncesine kadar sadece sesi kötü olan insanların kullandığına inanılan hatta bırak sen şarkı söylemeyi Auto-Tune söylesin diye mizah yapanlarda olmuştur.

Ben şöyle düşünüyorum müzik özgürdür, kötü olmuş diyemeyiz çünkü hepimiz farklıyız bir matematiği olmamalı matematikten kastım değişmeyen kalıplar tabi ki vardır.

Eğer sanatçının sunmak istediğine hizmet ediyorsa yapılan iş ve teknik doğrudur.

Türkiye’de Auto-Tune?

Türkiyede Auto-Tune kullanımına bakacak olursak ilk hayatımıza efektif olarak ana main vokalin yani dinlediğimiz şarkıda en önde duyduğumuz vokale istinaden volüm olarak mixde çok aşağılarda bıraktığımız genişlik ve doluluk hissi vermesi açısından bize fayda sağladığı içn kullanmaya başlamıştık.
Dinlerken Auto-Tune o köşeli keskin elektronik hissiyatını duymuyorduk ama finalde o dolgunluğu bize verebiliyordu.

Zaten ilk Melodyne kullanıcıları yumuşak hareketlerin dışında sert hareketler yaparak elektronikleştirerek minik minik hayatımıza sokmuştu.
Türkiyede birkaç ismin korkmadan bunu kullanması ile bir baktık biz bu sese ve hissiyata yabancı değiliz avrupa’da zaten hep duyuyorduk.




Anladık ki kulağımız Auto-Tune etkisini seviyor ve istiyor o yüzden eskisi gibi yadırganmıyor tam aksine özel istekler ve sahnelerde canlı olarak kullanılmaya başlandı bile.

Yeri gelmişken burda dile getirmek istiyorum Türkiyede Pop müzik bir projedir yani aslında türkiye gençliği pop müzik dinlemiyor bunu nerden biliyoruz sorusunun cevabı çok basit sizlere şuan spotify ilk top 10 sırasını anlık paylaşacağım

Durum içler acısı medyanın pop müzik hakkında ki olumlu tüm haberleri ve gelişmeleri aslında büyük firmaların yada pop müziğe ve sanatçıya yatırım yapan büyük firmaların ekmek teknesini yürütmek için yaptıkları şişirme bir balondan başka birşey değil.

Youtube izlenmeleri 300 milyon 500 milyon ama? youtube izlenmelerinin hilelerini herkes biliyordur artık onları birde spotify’da görelim lütfen 🙂

Bize zorla dinletilen pop projeleri ne kadar hayatımızda kalıyor düşündünüz mü onlar bize zorla dinlettikçe hayatımızdalar bize bıraksalar hemen tüketiyoruz kalıcı olmadığını hepimiz biliyoruz.

Paylaştığım top 10 listesinde birtane pop müzik kategorisine koyabileceğim şarkı yok. Ersay Üner var diyebilrisiniz ama o da değil ne yazık ki yeni denenmiş ses tasarımları ve sound mevcut insanların dikkatini çeken de bu zaten değişik işler alışılmışın dışında.

Pop müziğin türkiyede ki zorunluluğu ile alakalı ve belli başlı tarzların neden radyolar da yasaklandığı ile alakalı da bir yazı paylaşacağım yakında.

Auto-Tune olayına tekrar gelirsek önümüzde çıkacak olan çoğu projer de artık bol bol duyacağız ve kulak bunu istiyor şahsım adına ben o tınıyı elektronik hissiyatını seviyorum.

Auto-Tune Nasıl Kullanılmalı?

Projeniz de tercihen tek kanal bir vokalle kullanmamanız tabi yapmış olduğunuz tarza hizmet ediyorsa değişebilir ama söylediğim gibi bu işin matematiği yok ben kendi kişisel tercihimden bahsediyorum.

Örneğin:

Elimizde 3 vokal kanalı olduğunu düşünelim klasik 1 ana vokal 2 back vokal sağ sol panlayarak kullandığımız teknik.

Ana vokalde kullandığınız Auto-Tune oranı diğer back vokallere göre yarı seviyesinde olması daha güzel hissiyat verecektir, diğer back vokallerde işi abartabilirsiniz 🙂

Size en önemli bilgiyi aktarıyorum hazır olun bu çok önemli buna kesinlikle dikkat etmelisiniz.

Kayıt alırken vokal kanalınızda Auto-Tune açık tutmalısınız çünkü normal alınan kayıtlara sonradan uygulanan Auto-Tune çok sağlıklı olmayabilir.

Yani size göre değil siz Auto-Tune’a göre söylemelisiniz mikrofonda söylerken o değişikliği duymalısınız.





Saygı ve Sevgiler;




Muhammet Yasin Aydın

İnternetten Satış Nasıl Yapılır ?

Günümüzde birçok kişi ek gelire ihtiyaç duyuyordur hiç şüphesiz. Birçok kişi de ek gelir elde edebilmek için internete yönelir. Bugün de internetten satış nasıl yapılır, onu anlatmaya çalışacağım. Öncelikle ne satacağımıza, ya da nasıl bir hizmet vereceğimize karar vermemiz gerek. O yüzden internetten satılacak ürünlerin ve hizmetlerin belirlenmesi ilk alt başlığımız olacak.





İnternetten Satılacak Ürünlerin ve Hizmetlerin Belirlenmesi İnternetten satış yapma fikri ilk oluştuğu anda, bizi bekleyen soru budur. İnternetten satış yapacağız ama ne satacağız? Doğru ürünü, doğru hizmeti bulamazsak; ne kadar çaba sarf edersek edelim, sonunda zora düşecek olan biz olacağız. Peki, bulduğumuz fikirlerin doğru olduklarını nasıl anlayacağız? Bir dizi teferruat, internetten satış kararımızın geleceğini; daha ilk anda tehdit etmeye başladı bile. Hadi gelin, internetten satış yapmak için, doğru hizmet ve ürünlerin seçilmesinde nelere dikkat etmek gerek, yakından inceleyelim.


Öncelikle, satmayı planladığınız ürünün talep edilip edilmediğine bakmamız gerek. Eğer varsa birebir aynısı, benzerleri, muadilleri ve onların satış miktarlarıyla satış fiyatları ilk ilgilenmemiz gereken nokta. İlk kez piyasaya sünülecek ürünlerdeyse, benzerlerini incelemek yararlı olacaktır.
İnternetten satışa çıkaracağınız şey, daha önceden birileri tarafından satılmaya başlanmışsa; bu ürünü satan kişilerin satış rakamları sizi yanıltmasın. x kişisi günde 1000 adet bu üründen satıyorsa ve y kişisi de 500 adet satıyorsa; "Ben internetten günde 1500 adet satarım." demek, kendinize yapacağınız en ciddi yanlış olur. Bu size talep konusunda fikir verir, ancak ne kadar satabileceğiniz tamamen size kalmıştır.
Diyelim ki; parfüm satmaya karar verdiniz. Büyük e-ticaret siteleriyle rekabete girerek kendi sitenizi mi açacaksınız? Yoksa, Gittigidiyor, Sanalpazar tarzı sistemlerde üyelik açarak mı satacaksınız? (Bana kalırsa, ikinci tercih daha mantıklı. Sebebini yazının devamında anlatacağım.) Hangisini tercih ederseniz edin, internetten satış yapmayı düşündüğünüz odak kelime grubundaki rakiplerinizi muhakkak inceleyin. Arama sıralamasında geçemeyeceğiniz, fiyat olarak daha cazip çıkamayacağınız rakipler varsa; o üründen uzaklaşmaya bakın.
Kâr hesabını yaparken "10 liraya alır, 20 liraya satarım. 10 lira bana kalır." düşüncesine girmeyin. Kargo ve beklenmeyen diğer masrafların o düşündüğünüz kar miktarlarını bıraktırmayacağını bilin. Öte yandan, internetten satacağınız ürünün boyutu, kargo masrafınızı doğrudan etkileyecektir. Aklınızın bir kenarında tutun.
Stok tutup tutmayacağınıza ve bütçenizin ne kadarının stok için ayrılacağına dikkat edin. İnternetten kulaklık satışı yapmak istiyorsanız, tutacağınız stok yüksek maliyetlere sebep olmayacaktır. Ancak cep telefonu satışı yapmak istiyorsanız, bunun stok maliyeti çok yüksek olabilir.


Bu beş maddeye dikkat ederek internetten satış için gerekli ürünü aramaya/üretmeye/tedarik etmeye başlayabilirsiniz.
İnternetten Satış Nerelerde Yapılır?
İnternetten satış yapmak isteyen birçok kişi, satışı nerede gerçekleştireceği konusunda tereddüte düşüyor. Birçok mecra var satış yapabilmek için. Ancak ben popüler olanları yazacağım.



1- Facebook ile İnternetten Satış

Son dönemlerde, Facebook gruplarında satış yapmak baya popüler olmuş durumda. Özellikle kadınların kendi aralarında ticaret yaptıkları kapalı gruplar var. Bunun dışında, firmaların kendi adlarına açarak ilan yayınladıkları gruplar var. Facebook'ta satış için, ağırlıklı olarak iletişim mesajlaşma ve WhatsApp üzerinden sağlanıyor. Bu noktada, satışı bağladığınızda; ödemeyi kapıda ödeme şeklinde ayarlayamıyorsanız, SanalPazar-GittiGidiyor-Paypal gibi bir sistem üzerinden güvenli ödeme yapılmasını sağlamalısınız. Yoksa "Ürün geldikten sonra ödeyim." diyen bir sürü kötü niyetli insan var. Elbette iyi niyetli olan kişiler de var. Ancak yine de dikkatli davranmak gerek. :)



2- İnstagram ile İnternetten Satış

İnstagram'da olay biraz daha ikinci el ağırlıklı yürüyor. (gibi geliyor desem daha doğru olur.) Özellikle kadınların az kullanılmış ikinci el kıyafet sattıklarına birçok kez şahit oldum. Burada da iletişim yine WhatsApp ve İnstagram üzerinden mesajlaşma şeklinde ilerliyor. Bir üst maddede dikkat edin dediğim şeye burada da dikkat edin.


Bir de instagram'da satışlara yeni başlayacaksanız, elinizde bir hedef kitle olmasına gayret edin. Yani satacağınız ürünle alakalı bir takipçi kitlesi oluşturmaya çalışın satışlara başlamadan önce. Aynı tavsiye Facebook için de geçerli.




3- Forumları Kullanarak İnternetten Satış

İnternet işleriyle uğraşan kişilerin en çok kullandığı yöntemdir. Ben de forumlar üzerinden kimi zaman alışveriş yapıyorum. Burada önemli olan alışveriş yaptığınız kişiyi doğru seçebilmek. Ticaret yapılan birçok forumda ticaret puanı uygulaması var. Burada kişinin referansları görülebiliyor. Alıcıyken de, satıcıyken de tedbirli olup; gerekli kontrolleri sağlamak gerek. Ben daha çok webmaster ve teknoloji forumlarında ticaret yapıyorum. Haliyle, daimi olunca oralarda; birçok kişi hakkında aşağı yukarı bir fikir sahibi oluyor ve ona göre alışveriş yapıyorsunuz. Siz de buraları kullanarak, internetten satış yapabilirsiniz. Ayrıca, ürününüzün niteliğine göre başka forumlar da bulabilirsiniz.



4- Pazar Sitelerinde İnternetten Satış

Bildiğiniz üzere GittiGidiyor, Sahibinden, Sanalpazar vb. birçok pazar sitesi var .Bu sitelerin olayı, alıcı ve satıcıy bir araya getirmek ve ticaretin güven içerisinde yürümesini sağlamak. Özellikle internette alışveriş yapan kişiler, birbirleriyle fiziksel olarak iletişim halinde olmadıkları için güven en önemli unsr. Bu tarz pazar sistemleri de geliştirdikleri güvenli ödeme olanakları ve sağladıkları para iadesi garantisi sayesinde alıcılar ve satıcılar tarafından çokça tercih ediliyor. Bu tarz sitelerde satış yapabilmek için firma olmaya genellikle gerek yok. Ancak N11 gibi bazı pazar siteleri, firma olmayı zorunlu kılıyor. Pazar sitelerinin koşullarını, sizin satışlarınıza olası katkılarını ve komisyon oranlarını bilerek bir tercih yapmak, internetten satış yapmanızı kolaylaştıracaktır.




Bunların dışında, bloglardan ve Youtube kanallarından satış yapmak da mümkün. Ancak genel olarak, pazar siteleri ve forumlar haricinde internetten satış yapmak istiyorsanız; kendinizin bir kitle oluşturmanız gerektiği kesin.





İnternetten Satış Nasıl Yapılır?
Geldik esas konuya. Aslında yukarıda anlattığım kısımların tamamı internetten satış nasıl yapılıyor hakkında detaylar içeriyor. Ancak ben yine de bir ayrı başlık açmak istedim. İnternetten satış nasıl yapılırdan ziyade, internetten satış nasıl daha kolay yapılır konusuna değineceğim.
İnternetten Satış Yaparken Dikkat Etmeniz Gerekenler
Öncelikle, internetten satacağımız ürün veya hizmeti belirledik. Sonra, hangi platformda satacağımıza karar verdik. Şimdi satışımızı ilgili platforma göre oluşturuyoruz. Burada dikkat etmeniz gereken temel nokta, lafı dolaştırmadan, mümkün olduğunca görselleştirilmiş bir şekilde; ürünümüzü-hizmetimizi tanıtıyoruz. Aşağıda örnek bir hosting (sunucu, web sitesi barındırma hizmeti) satış görseli görebilirsiniz. Satılan hizmetlerin özellikleri ve fiyatları sade bir şekilde anlatılmış. Siz de görsellerinizi basit ve etkili tutmaya çalışın.

İnternetten satışınızı daha kolay hale getirmek için; daha önceden verdiğiniz hizmetten memnun kalan müşterilerinizin yorumlarını ekleyin. Özellikle forumlarda yapılan satışlarda bu oldukça etkilidir. Eğer bir ürün satıorsanız, ürün fotoğraflarını ve alan müşterilerin ürün hakkındaki yorumlarını koyabilirsiniz. Kendiniz üretiyorsanız, yapım aşamasından birkaç fotoğraf etkileyici olabilir. Burada önemli olan, referans oluşturmak. Potansiyel müşterilerinize, "Bak böyle böyle bir hizmet/ürün daha önce satıldı. Bundan memnun olan kimseler var." demek.

Geldik ödeme kısmına! İnternetten satışlarınızda işinizi kolaylaştıracak en büyük etkenlerden biri, ödemelerin kolay bir şekilde yapılabilmesidir. Bu noktada tercih size kalmış ancak, bana kalırsa, ne kadar çok ödeme yöntemi o kadar çok müşteri. Eğer online pazar sitelerinden satış yapıyorsanız; kredi kartı opsiyonları mevcut. Güvenli ödeme de var. Ekstra bir ödeme metodu çok sık kullanılmıyor. Ancak forumlardan, blogunuzdan ya da sosyal medya üzerinden satış yapıyorsanız; bu durumda havale/eft ile ödeme almak durumundasınız. Haliyle elinde nakit parası olmayan müşteri adaylarınız bu durumda vazgeçebilir...

Bu durumun önüne geçebilmek amacıyla, kendinize bir Paypal hesabı açabilirsiniz. Böylece kredi kartıyla ödeme yapmak isteyen müşterileriniz de kolaylıkla ödeme yapabilir. Siz de bu ücreti, 5-7 iş günü içerisinde banka hesabınıza çekebilirsiniz





Son Sözlerİnternetten satış nasıl yapılır, elimden geldiğince anlatmaya çalıştım. Ancak hiç değinmediğim bir nokta var. Onu da son kısma sakladım. İster internetten satış yapın, ister fiziksel olarak; bir detayı asla unutmayın. Ne olursa olsun, müşterilerinize/potansiyel müşterilerinize güler yüzle yaklaşın. Güler yüz ile kazanacağınız dostluklar, paradan çok daha kıymetlidir. Ve üstelik, kazandığınız bu dostluklarla; ileride çok daha iyi konumlara gelebilirsiniz. Siz ne dersiniz, internetten satış yaparken nelere dikkat edilmeli, internetten satış nasıl yapılmalı?








Zengin Olmanın Yolları

Zenginlik


İnsanız ve yaşamdan beklentilerimiz, arzularımız var. Maslow hiyerarşisine göre, her insanın kendini gerçekleştirme isteği vardır. Ancak bu istek, temel ihtiyaçlardan sonra gelir. Nedir bu temel ihtiyaçlar? Barınma, beslenme, aile kurma, ait olma gibi ihtiyaçlarımızı; temel ihtiyaçlar olarak niteleyebiliriz. Temel ihtiyaçlarımızı karşıladıktan sonra, bir şey kalır geriye... Kendimizi gerçekleştirmek. Kendimizi gerçekleştirmek için, genelde Lidyalıların bulduğu bir şeye ihtiyaç duyarız: Para. Birçok kişi parayı ne için istediğini bilmese de, durumun farkında olanlar; zengin olmanın yollarını aramaya ve buldukları akla yatkın çözümleri uygulamaya geçerler. Ben de bu yazımda, zengin olmanın yollarını, bildiğim-okuduğum kadarıyla anlatmaya çalışacağım.




Kısa Yoldan Zengin Olma Yolları

Birçok kişi, aslında yanlış bir yöntem olan; kısa yoldan zengin olma yollarına meraklıdır. Arama sonuçlarından gelen ziyaretçiler; eminim, aslında kısa yoldan zenginlik hayalinde olanlar olacaklar. Fakat üzülerek söylüyorum: Böyle bir yöntem, yol, yordam yok. Kısa yoldan zengin olmak istiyorsanız, ya talihinize güvenecek ve loto oynayarak zengin olmaya yöneleceğiz ya da tanımadığımız amcamızdan kalacak mirası bekleyeceğiz. Aksi halde kısa yoldan zengin olmak için, birçok "karanlık" yöntemle cebelleşmek gerekir ki; bu benim tavsiye edeceğim bir şey değil. =)


Bunların dışında, zengin bir eş bulmak gibi alternatif metotları da kısa yoldan zengin olma yolları arasında düşünebilirsiniz.

Uzun Vadede Zengin Olma Yolları

Zengin olmanın en temel şartı, giderinizden fazla gelire sahip olmak ve aradaki farkı önce tasarrufa, sonra da enflasyondan fazla getiri sağlayacak yatırıma yönlendirmektir. Bu nedenle, temelde yapmanız gereken şeyi en başta söyleyeceğim. Gelirinizi artırmaya, giderinizi azaltmaya, tasarruflarınızı doğru yatırım araçlarında değerlendirmeye hemen başlamanız gerek. Tabi, zengin olmak istiyorsanız...


Masraflarınızı Azaltmayı Öğrenin

Bu işin esas kaidelerinden bir tanesi, masrafları azaltmak. Zenginliğin anahtarı, elbette pintilik değil. Ama gereksiz harcamalarınız, sadece başkalarının zenginliğini artırmanıza yardımcı olur. Bu yüzden, gereksiz masraflarınızı azalmaya özen göstermelisiniz. Böylece artan parayı, tasarruflarınıza ve yatırımlarınıza yönlendirebilirsiniz. Bu konuda Kemal Sunal en iyi örnektir. Bir röportajında, "Ben pinti değilim. İleride para kazanamadığımda, yanımda kimsenin olmayacağını biliyorum." diyen bir insan. Zengin olmanın yollarından biri, pintilik değil; ama savurgan olmamak bu yollardan biri.


Yeteneklerinizi Keşfedin

Her yetenek, bir şekilde paraya dönüşebilir. Eğer yeteneklerinizi keşfederseniz; hangi yeteneklerinizi paraya çevirebileceğinizi de bulursunuz. Bu yüzden kendinizi tanımanız, zenginliğe giden yolda önemli basamaklardan biri. Warren Buffet örneğini bu tip muhabbetlerde, sıkça kullanırım. Warren Buffet, henüz 7 yaşındayken, gazoz kapaklarından rekabette kimin önde olduğunu analiz ederek borsada yatırım yapan bir yatırım gurusu. Sizin doğal yeteneğiniz borsa olmayabilir ama yeteneklerinizi siz de paraya çevirebilirsiniz. Karakalem çalışmalarınızı satmak, bestelerinizi satmak, fotoğraflarınızı satmak vb... Bu sizin kendinizi tanımanıza ve yeteneklerinize talip olacak müşteri bulmanıza bağlı.


Doğru Yatırım Yapmayı Öğrenin

Warren Buffet deyip, yatırım meselesinin göbeğine dalmamak olmaz. Bizim memlekette yatırım meselesi çok yanlış anlaşılıyor. Birikimler, sıklıkla yatırım zannediliyor. Mesela altın. Altın bir yatırım aracı bile değil. Ancak öyle algılanıyor. Başka bir yazıda buna daha detayla girmek gerek ama yatırım denilen şey; herhangi bir şirkete yahut ürüne koyulan ve kâr beklenilen paradır. Altını alıp satan bir kuyumcu değilseniz, altına yatırdığınız para yatırım değil birikim oluyor. Her neyse... Doğru hisse senetleri, doğru bonolar vs. doğru seçilerek, enflasyon üzerinde bir getiri elde etmek mümkün olabilir.
Dürüst olmak gerekirse; borsa her yıl enflasyon üstü ortalamayla getiri sağlıyor. Bu nedenle, borsa başta olmak üzere, yatırım araçlarını öğrenin. Ne nasıl yapılır bilin. Hem ciddi bir genel kültür edinirsiniz, hem de yatırımınızın üzerinden enflasyon üstü getiri sağlayabilirsiniz.


Kar Topu Etkisini Kullanın

Sıkça söylenen bir söz var. Muhakkak siz de duymuşsunuzdur: Para parayı çeker. Eğer bir birikiminiz varsa, bunu yatırıma çevirebiliyorsanız; bu para kendini büyütecektir. Dükkan aldığınızı varsayın, içerisindeki ürün sirkülasyonu ne kadar artarsa; işleriniz o derece hızlı büyür. Yatırımda da kural aslında bu. Yatırımlarınızdan kazandığınız kârınızı, ne kadar hızlı bir şekilde tekrar yatırıma yönlendirirseniz, o derece hızlı büyütürsünüz yatırımlarınızı. Ben de buna kar topu etkisi diyorum. İşte bunu kullanın. =)


Son Sözler


Sonuç olarak, zengin olmak zor değil. Ancak uzun bir süreç. Asıl dikkat etmeniz ve kendinize sormanız gereken nokta: Neden zengin olmak istiyorsunuz? Eğer zengin olmayı,

Gece alemlerine para savurmak
Lüks arabalarda gezmek
Pahalı restoranlarda özçekim yapmak
Mankenlerle takılmak
gibi amaçlarla istiyorsanız; kusura bakmayın ama zengin olsanız da o para suyunu çabuk çeker. Ama zengin olmayı, yazının başında söylediğim; kendinizi gerçekleştirebilmek için istiyorsanız ve kendinizi gerçekleştirmek için yapmak istediklerinizin bir listesini çoktan hazırladıysanız... İşte bu zenginlik, size tam bir doyum sağlayacaktır. Yolunuz doğru ve ilerlemeye devam edin derim.


Siz ne dersiniz, zengin olmanın yollarını kullanarak Warren Buffet gibi milyarlarca dolara hükmetmek veya kendimizi gerçekleştirmek mümkün mü?






Saygı ve Sevgiler;


Muhammet Yasin Aydın

Horlama Nedir , Neden Olur ?

"Horlama" Deyip Geçmeyin!


Tedavi edilmeyen horlama uyku apnesine dönüşebilir

Uykuda soluk alıp verirken başta küçük dil ve yumuşak damak olmak üzere üst solunum yolundaki yumuşak dokuların kaba titreşimi ve bunun yarattığı ses, "horlama" olarak adlandırılır. Horlayanların dörtte birinde yaşamı tehdit edici "uyku apnesi" olduğunun unutulmaması gerekir. Eşini rahatsız edecek derecede horlayanların sadece erkekler olduğunu düşünenler yanılır. Kadınlarda da horlama görülür. Uzun süren horlama, kişinin eşini, çocuğunu, hatta komşusunu bile rahatsız edebilir. Bu tür horlama erkeklerde yüzde 20’lere, menopoz öncesi kadınlarda ise yüzde 10’lara ulaşabilir.

Menopoz ve horlama ilişkisi

Menopoz sonrası horlama oranlarına bakıldığında, kadınların bu yaş grubundaki erkeklerin horlama oranlarına yaklaştıkları görülür. Kadınların, menopoza girme yaşlarına yakın dönemde ise erkeklerin daha fazla horladıklarına dikkat çekilir. Şişmanların daha fazla horladığı belirtilir ve bunun, şişmanların üst hava yolunda meydana gelen yağlanma fazlalığından kaynaklandığına dikkat çekilir. Kadınlık hormonlarının horlamayı engellediği yönünde görüşler de bulunur.

Hastalık belirtisi olabilir

Horlamanın zararsız bir durum olarak görülmemesi gerekir. Çünkü uykuda nefes durmalarının ve uyku hastalığının habercisi olabilir. Horlamayla birlikte gündüz uyku hali, halsizlik veya yorgunluk, gece terlemeleri varsa; bu belirtiler uyku apnesi sendromunu işaret edebilir. Bu sendromun tedavi edilmesi gerekir. Aksi bir durumda ciddi kalp rahatsızlıkları, beyin damar, ve hipertansiyon nedeni olabilir.

Horlama neden olur?

Horlamaya neden olan sebepler:
Sarkık iri yumuşak damak ve küçük dil
Küçük veya geride alt çene
Şişmanlık
Burun tıkanıklığı
Burun solunumunun sorunlu olması
Uykuyu derinleştirici ilaç kullanımı ( alkol dahil )
Gün içinde yoğun dumana maruz kalmak ( sigara )
Reflü

Uyku kalitesi bozulur

Horlama sorunu olanlar derin uyku uyuyamazlar. Horlayan kişinin uyku kalitesi öncelikle titreşim ve ses nedeniyle bozulur. Horlayanların uyku apneleri olmasa bile derin uykuya daha az daldıkları bilinir. Horlama sorunu olanlarda uyku kalitesinin bozuk oluşu dikkati çeker. Bu noktada derin uyku evrelerine daha az girer. Horlayan kişilerin duyma yeteneklerinin azaldığını gösteren araştırmalar da bulunur. Bu noktada horlayan kişilerin içine gömülmeyecekleri kadar sert, omurga ve eklemlerini rahatsız etmeyecek kadar yumuşak bir yatakta uyumaları gerekir.

Hafif horlama da önemlidir

Odada ya da dışarıdaki kişiyi rahatsız edecek derecede horlama ile kesilen soluk ve sonrasında derin bir solukla yeniden başlayan horlamanın daha ciddi sonuçlara yol açtığı bilinir. Ancak, sadece "Bu tür horlama tehlikelidir" demek, daha hafif ya da az sesli horlamanın önemli olmadığına inanmak, rahatsızlığı yaşayanlara geç tanı konulmasına neden olur. Çok yorgun ve alkollü olunan günlerde meydana gelen, ancak ayda bir iki kereyi geçmeyen horlama için kaygılanmaya gerek duyulmaz. Burun tıkanıklığı ile seyreden ve nezle gibi hastalıklarla ortaya çıkan horlamanın ise geçici olduğu düşünülür.

Çocuklar da horlayabilir

Çocuk horlamasının tonu biraz farklıdır ve nedenleri şunlardır :

  • Geniz eti
  • İri bademcik
  • Kilo
  • Tiroit bezi bozukluğu
  • Hormonal sorunlar 




Horlama nasıl engellenir?

Horlamayı engellemenin yolları:

  • Akşam yemeğini hafif yemek
  • Geç saatte yemek yememek
  • Daha yüksek yastıkta yatmak
  • Burun tıkalı yatağa girmemek
  • Fazla kilolu olmamak

Sırtüstü yatmak horlamayı artırır

Sırtüstü yatmak horlamayı artırır ve sadece sırt üstü yatarken horlayan kişiler de bulunur. Yan ya da yüzükoyun yatış pozisyonlarında horlama daha az olur. Sırtüstü yatmanın engellenmesi, yatak yastık ve kullanılan yardımcı yöntemler de sorunun hafifletilmesinde etkili olur.

Horlama hamilelikte artar

Horlama şikâyeti, özellikle hamileliğin son 3 ayında artar bunda ödem ve kilo artışı da etkili olur. Bu durum bebeğe olumsuz etki yapmaz. Hamilelik öncesinde uyku apnesi sorunu bulunanların problemleri uyku esnasında çok daha ağır seyreder.

Depresyondan Nasıl Çıkılır ?

Depresyonla ilgili olarak ahkam kesmeye başlamadan önce, belirtmeliyim ki; uzman bir psikolog yahut psikiyatr değilim. Sadece kendi gözlemlerimden ve deneyimlerimden yola çıkarak hazırladığım bir yazı. Eğer depresyonda olduğunuzu, ya da başka psikolojik bir sorununuz olduğunu düşünüyorsanız; mutlaka bir uzmandan yardım almalısınız.

Depresyon, günümüzün en sık karşılaşılan problemlerinden biri. Çağımızın hastalığı olarak nitelendirilen ve ruhsal çöküntü anlamına gelen depresyon, bizim gündelik rutinlerimizi yerine getirmemizi dahi engelleyebilmekte. Peki bu arkadaştan nasıl kurtulacağız? Bizim günlük yaşantımızı dahi sıkıntıya sokan depresyondan nasıl çıkarız?








Bunun için önce depresyon belirtilerine bir göz atmakta yarar var.

Depresyon Belirtileri Neler?

Depresyondaki birçok kişi, tembellikten ve üşengeçlikten söz eder. Öyle ki, bazen en sevdiğiniz şeyleri bile yapmak istemezsiniz. Oysa bunun adı tembellik değil, depresyondur. Bunun dışında,

Kişisel bakım ve temizliğe özen göstermeme,
Sürekli bir şeylerden şikayet etme ama değiştirmek için gayret göstermeme,
Uyuyamama ya da sürekli uyku hali,
Ani kilo alımları veya kilo kayıpları,
Konsantrasyonda azalma, ilgisizlik,
Bu belirtileri gösteren kişiler, genel olarak depresyonda denilebilir. (Ancak yine de yazının ilk paragrafındaki uyarıya dikkat çekmem gerek.)



Depresyon Neden Olur?

Depresyona girmenize sebep olabilecek çok fazla faktör var. Bunlardan bazıları; genetik etkenler, mevsimsel değişiklikler, hormonal değişimler veya rutininizde meydana gelen köklü değişiklikler olarak sıralanabilir. Örneğin, işinizden ayrıldıysanız ya da sevgilinizden ayrıldıysanız; depresyona daha yatkın hale gelebilirsiniz. Bu gibi durumlar sonucunda depresyona girdiyseniz, sosyalleşmek sizi normale döndürmekte etkili bir yardımcı olabilir.


Gelelim, depresyondan nasıl çıkılır meselesine...

Depresyondan Nasıl Çıkılır?

Eğer depresyonda olduğunuzu düşünüyorsanız, aşağıdaki liste sizin için yardımcı olabilir. Ancak öncelikli tercihiniz profesyonel yardımdan yana olmalı.

1- Bir Uzmandan Yardım Alın!

İnternette depresyonla ilgili olarak tonla şey okuyabilirsiniz. Hatta bunların bir kısmı sizin için faydalı da olabilir. Ancak bu işin eğitimini almış ve size doğru kılavuzluk edecek kişiler yalnızca profesyoneller olabilir. Bu nedenle depresyondan çıkmak için başvuracağınız ilk adres psikolog ve psikiyatristler olmalıdır. Bundan sonraki tavsiyeler, benim kişisel gözlemlerim ve tecrübelerimden çıkardığım bilgiler, yazının geri kalanını okumak ya da okumamak sizin tercihiniz. =)

2- Dans Edin


A.J. Hoge diye bir adam var. Bu adam, vücudu harekete geçirmenin, öğrenmeyi, mutluluğu ve heyecanı artırdığını iddia ediyor. Dahası ben bu adamın iddiasını ciddiye aldım ve denedim. Sevdiğim herhangi bir müziği açıyorum ve hunharca dans ediyorum. Bu beni gerçekten iyi hissettiriyor. Bu yöntemi depresyondan çıkmak için neden kullanmayasınız?


3- Sosyalleşin


En son arkadaşlarınızla buluşmanızın üzerinden kaç gün geçti? Hadi artık biraz dışarı çıkın. Vücudunuzu dışarı çıkarmak, sizin de depresyondan çıkmanıza yardımcı olacaktır. Arkadaşlarınızla buluşun, bowlinge gidin, oturun sohbet edin. Bir şeyler yapın ve hayata karışın.


4- Spor Yapın


Mümkünse bedeninizi biraz zorlayarak yapacağınız ağırlık içeren antrenmanlar, vücudunuzun hormon salgılarında da değişikliklere neden olacaktır. Böylece, depresyondan çıkış için bedeninize ve ruhunuza zaman kazandırabilirsiniz.


5- Yeni Şeyler Deneyin


Alışılmışın dışına çıkan beyin, yeni yerleri-yemekleri-durumları öğrenmek için ekstra faaliyet gösterir. Böylece, depresyona neden olan durumu lehinize çevirmeye başlayabilirsiniz.


6- Bağımlılık Yaratan Maddelerden Uzak Durun


Depresyondaki insanların genelinin hatası, bu rahatsızlık döneminde; alkol, uyuşturucu ya da sigara gibi şeylere meyletmeleri gibi geliyor bana. Eğer depresif bir durum gösteriyorsanız; bu tip maddelerin size yardım edemeyeceğinden emin olun.


7- Güneşi Kullanın


Güneşli ve temiz bir havada yürüyüşe çıkın ve bunu depresyondan çıkana kadar alışkanlık haline getirin. Bunun için sabah erken saatler oldukça iyi bir tercih olacaktır. Böylece, hem uyku dengenizi tekrar kurmak için avantaj elde edebilir hem de sabahın güzellikleriyle normalinize biraz daha yaklaşabilirsiniz.


8- Kaynımda da Var Sendromundan Uzak Durun!



Cem Yılmaz'ın ünlü "kaynımda da var" sendromunu bilmeyen yoktur. Benim yazdığım bu yazı dahil, kimsenin tavsiyelerine kulak asmayın. Ekşisözlük'te 1000 kadar entri var bu konuda tavsiye veren. Bu yüzden, herhangi birilerinin değil bir uzmanın tavsiyesine kulak verin. Çünkü depresyon, bugün girilen ve yarın çıkılabilen bir şey değildir. Ciddi bir sorun olan depresyon, herkesin biricik olduğu bir dünyada, herkese aynı ölçüde etki etmeyecektir. Bunu saptayabilecek olanlarsa, kesin olarak hekimlerdir.


Yine de yukarıda yazdıklarımın içerisinde kötü bir şey olmamasından ve gözlem konusunda iyi olduğumu düşünmemden dolayı, yukarıdakileri uygularsanız kötüye gitmeyeceğinizi -hatta bence iyiye gidebileceğinizi- varsayabiliriz =)



Son Sözler

Depresyon, gerçekten insanı yıpratan bir süreç. Bir şekilde ucundan da olsa, herkesin bir tanışıklığı mevcut bu rahatsızlıkla. Bu yüzden depresyondan çıkmak isteyenlere, okuduklarımdan, tecrübelerimden ve gözlemlerimden yola çıkarak böyle bir yazı kaleme aldım. Siz ne dersiniz, depresyondan çıkmak için bu yöntemler işe yarar mı?


Saygı ve Sevgiler;


Muhammet Yasin Aydın

Müzik Stüdyosu Kurarken Nelere Dikkat Etmeliyiz ?







Müzik Stüdyosu Kurarken Nelere Dikkat Etmeliyiz?



Müzik stüdyosu kurarken genelde müzisyenler ilk olarak ekipman listesine göz atar.

Aslında bu durum ülkemizde ne kadar pahalı ekipmana sahipse o kadar kaliteli iş çıkacağı algısından gelmektedir.

Kısmen doğru bir yaklaşım sayılabilir ama burda ekipmanların kalitesinin yada listesinin dışında Prodüktör farkını göz ardı etmemek gerekir.

Günümüzde hemen hemen her müzik stüdyosu standart kaliteyi üretebilecek ekipmanlara sahip o yüzden öncelikle dikkat etmeniz gerekenleri bir kaç başlıkta listeleyeceğim.


*Çalışmayı düşündüğünüz Prodüktörün daha önce yapmış olduğu çalışmaları dinlemek

*İlk tanışmanızda prodüktörün sizi ve tarzınızı ne kadar iyi anlayabildiği

*Tasarlamış olduğunuzun soundun dışında farklı bir çalışmaya yönlendirip yönlendirmediği

*Stüdyo ortamının ferah ve rahatlatıcı olması

*Prodüktör ile aranızdaki enerjinin uyuşması

*Teknik bilgi ve Daw programlarına hakimiyeti

*Ekipman listesi

*Revizyonlara açık olup olmadığı

*Ekstra taleplerinize önem göstermesi

ve en önemlisi çay ve kahve ikramında bulunması🙂

Örneğin ; Bir stüdyoya gittiniz ve çalışmak için anlaştığınızı varsayalım kafanızda tasarlamış olduğunuz sounda yakın birşeyler çıkmadığını hissettiğiniz anda bunu prodüktör ile paylaştığınızda size biz yaptık siz beğenmediniz gibi bir duruşla karşılaşabilirsiniz 🙂

Tabi merdiven altı stüdyoları tercih ederseniz bu tarz bir yaklaşımla karşılaşma olasılığınız yüksek 🙂

O yüzden bu gibi durumların sözleşmeli taahhüt verilerek yapılması kağıt üzerinde en doğru tercihiniz olmalıdır.

Hem siz işinizin ne zaman biteceği konusunda takvimde bir endişe yaşamazsınız.

Eğer yapmış olduğu işleri dinleyip gerçekten size birşeyler katabileceğine inandıysanız proje sürecinde birazcık direksiyonu prodüktörün eline bırakmak sağlıklı sonuçlar verebilir.

Sanatçı yada proje sahibi ürünü hakkında duygusal düşünebilir ve göremediği yanlışları prodüktörün düzeltme şansı olabilir.

Aslında genel itibari ile prodüktörünüze güvenmelisiniz zaten güvenmediğiniz yada bir deneyelim düşüncesindeyseniz baştan kaybettiğinizi söyleyebilirim çıkan sonuç sizi tatmin etmeyebilir.

Çoğu güzel projeler beste ile aranjenin birleşmesi ile oluşmaktadır o yüzden sizin bestenize birşeyler katması için güvendiğiniz prodüktörünüze şans vermelisiniz.

Özellikle proje başlangıcında çok karışmak ve müdahelede bulunmak prodüktörün kafasında final için oluşturduğu fikirlere engel olabilir.

Toparlayacak olursak başta sıralamış olduğumuz aşamalar konusunda onaladıysanız süreci prodüktöre bırakmak en sağlıklısı olacaktır.



Bir sonraki yazımızda görüşme üzere istediğiniz konu başlıklarını yorumda belirtebilirsiniz.

Saygı ve Sevgiler;

Muhammet Yasin Aydın


Basketbol Tarihçesi, Gelişimi, İlk Kuralları Nelerdi ?




Basketbol hakkında bilgi vereceğimiz bu yazımızda, basketbolun tarihçesi ve gelişimi, basketbolun ilk kuralları hakkında bilgiler bulabileceksiniz.

Basketbol, elle idare edilen bir topla oynanan popüler takım oyunu ve spor dalıdır. Profesyonel basketbolda beşer kişilik iki takım, yerden yüksekliği 3,05 metre olan ve pota adı verilen, yere paralel konumdaki bir çemberden topu geçirerek, rakibinden daha fazla sayı yapmak suretiyle, on ikişer, onar veya sekizer dakikalık dört periyottan oluşan maçı kazanmaya çalışır.

Kapalı salonda ve açık sahada oynanır. Kapalı salonlarda dikdörtgen biçimindeki basketbol alanının tabanı genellikle sert tahtadan yapılır. Alanın boyutları değişiklik göstermekle birlikte, FIBA standartlarına göre 28 m x 15 m’dir. Oyun alanı bir orta çizgiyle ikiye ayrılır. Bu çizginin tam ortasında, orta yuvarlak denen bir daire çizilidir. Ayrıca hava atışı buradan yapılır. Basketbol alanının karşılıklı olarak kısa kenar çizgilerinde (dip çizgiler) birer pota bulunur. Pota, dip çizgisinden 1,2 metre içeridedir ve 1,8 m x 1,2 m boyutlarında (genelde) cam beyazı plastikten yapılmış panya ve çemberden oluşur. Pota üzerindeki çember, yerden 3,05 metre yüksekliktedir. Çember, 45 cm çapında demirden yapılı, alt kısmı açık, kenarlarına beyaz file takılmıştır. Basketbol elle oynanır ve atılan top yukarıdan çembere girip fileden geçerek aşağıya düşünce sayı olur.

Basketbol topunun boyutları da düzenlenmiştir. Erkekler için basketbol topunun resmî boyutları 74.93 cm. (Ayrıca buna 7 numaralı top adı da verilmiştir.) ve ağırlığı ise 623.69 gram ağırlığındadır. Kadınlar basketbolu için basketbol topunun çevresi 72.39 cm. olup ağırlığı ise 567 gram’dır. (Ayrıca buna 6 numaralı top adı da verilmiştir.). 3×3 olarak bilinen sokak basketbolunda ise boyutları 6 olan fakat ağırlığı 7 boyutundaki topun ağırlığı ile aynı olan özel yapım bir top kullanılır. Sokak basketbolundaki bu özel top erkek, kadın ve karma tüm basketbol oyunlarında kullanılır.



Basketbolun Tarihçesi

Bugün bilinen basketbol oyunu, Aralık 1891’de Springfield, Massachusetts’de soğuk aylarda genç sporcuların durumunu belirlemek için Dr. James Naismith tarafından oluşturuldu. Malzemeler, şeftali sepetleri ve bir Amerikan futbolu topu stilinde bir toptan ibaretti. Yeni oyun için 13 kural düzenledi. On oyuncuyu, her biri dokuz oyuncudan oluşan iki takıma ayırdı ve onlara yeni oyunun temellerini öğretmek üzere önce kendisi hazırlık yaptı. Oyunun amacı; spor salonu balkonunun alt korkuluklarına çakılan meyve sepetlerine topu atarak, içlerinden geçirmekti. Her sayı atıldığında, oyun durduruldu ki böylece salon görevlisi merdivene çıkıp topu sepetten çıkarabiliyordu. Bir süre sonra meyve sepetlerinin dipleri çıkarıldı. İlk halka açık basketbol oyunu, 11 Mart 1892’de Massachusetts’in Springfield kentinde oynandı.









James Naismith, Amerikan futbolundan daha az yaralanmaya eğilimli bir spor gereksinimi olduğunu gördüğü için bu oyunu oluşturdu. Oyun, oldukça hızlı bir şekilde yayıldı ve 20. yüzyılda önce Amerika’da, daha sonra dünya çapında popülerleşti. Amerikan kolejlerine spor dalı olarak girmesini profesyonel ligin kurulumu takip etti. 1946’da kurulan Amerikan Ulusal Basketbol Birliği (NBA), o yüzyılın sonuna kadar milyarlarca dolarlık bir işletmeye dönüştü ve basketbol, Amerikan kültürünün ayrılmaz bir parçası oldu.
İlk Basketbol Oyun Kuralları

“Basket topu” oyununda başlangıçta sadece on üç kural vardı:
  • Top, bir veya iki elle herhangi bir yöne doğru atılabilir.
  • Top, bir veya iki elle herhangi bir yönde çarptırılabilir.
  • Bir oyuncu top ile koşamaz, oyuncu topu yakaladığı yerden pası atmalı, bu kural için yanlızca iyi hızda koşarken topu yakalayan bir oyuncuya müsaade verilebilir.
  • Top ellerde veya ellerin arasında tutulmalıdır, kollar veya vücut topu tutmak için kullanılmamalıdır.
  • Herhangi bir şekilde rakibin şahsına omuz atma, tutma, itme, açma veya çarpma yasaktır. Bu kuralın herhangi bir oyuncu tarafından ilk ihlali bir faul sayılır, ikincisi olması durumunda bir sonraki sayı oluncaya kadar o oyuncu diskalifiye olur veya karşıdaki oyuncuyu yaralamaya niyeti olduğu açık bir şekilde belliyse oyunun sonuna kadar olmak üzere oyundan çıkar ve yerine yedek oyuncu girmez.
  • Topa yumrukla vurmak, kural 3 ve 4’ü ihlal etmeye girer ve kural 5’de açıklandığı şekilde uygulanır.
  • Her iki taraf da birbirini takip eden üç faul yaparsa bu, rakip takım için bir sayı sayılacaktır.
  • Top sahadan atıldığında sepetten geçmesi durumunda sayı sayılır. Top, sepetin kenarında kalır ve rakip topa dokunursa sayı sayılır.
  • Top, saha sınırlarının dışına çıktığında sahaya dışarıdan sokulur ve ilk önce topa dokunan oyuncu oynar. Bir anlaşmazlık olması durumunda, hakem topu sahaya atacaktır. Topu oyuna sokacak olan oyuncuya beş saniye izin verilir. Eğer topu oyuna sokması daha uzun süre tutarsa ​​top rakibine geçecektir. Oyunu geciktirme konusunda herhangi bir taraf ısrar ederse, hakem onlara faul çalar.
  • Yardımcı hakem, faulleri not edecek ve bir takım ard arda üç faul yaptığında hakeme haber verecektir.
  • Hakem topun hakimidir ve ne zaman topun oyuna gireceğine, sınırlara ve topun ait olduğu tarafa karar verir ve süreyi tutar. Bir sayının ne zaman yapıldığına karar verir ve genellikle bir hakem tarafından gerçekleştirilen diğer görevlerle birlikte atılan sayıların hesabını tutar.
  • Oyun zamanı; iki on beş dakikalık yarı ve beş dakika dinlenme arası şeklindedir.
  • En çok sayı atan taraf kazanan ilan edilir. Beraberlik durumunda, oyun kaptanların mutabakatı ile başka bir sayı yapılıncaya kadar devam ettirilir.



Basketbolun Gelişimi

İlk profesyonel lig 1898’de Amerika’da kuruldu. Ulusal Basketbol Ligi’nde altı takım yer aldı. Bu lig 1904 yılında sona erdirildi. Daha sonra birçok küçük şampiyona düzenlendi. 6 Haziran 1946’da New York City’de Basketball Association of America (BAA) kuruldu. Bu lig 1949 yılında rakibi National Basketball League (NBL) ile birleştikten sonra bugünkü bildiğimiz haliyle, National Basketball Association (NBA) adını aldı. 21. yüzyılın başlarından itibaren NBA, popülerlik, maaşlar, yetenek ve rekabet seviyesi açısından dünyadaki en önemli profesyonel basketbol ligidir.

Avrupa’ya gelişinden sonra ise basketbol çok hızlı bir şekilde gelişti. 1909 yılında ilk uluslararası maç Saint Petersburg’da yapıldı: Mayak Saint Petersburg, YMCA Amerikan takımını yendi. İlk büyük Avrupa basketbol etkinliği, Müttefikler Arası Oyunlarda, Paris yakınlarındaki Joinville-le-Pont’da 1919’da düzenlendi. Gelecekteki Hall of Fame oyuncusu Max Friedman’ın öncülüğünde ABD, İtalya ve Fransa’ya karşı kazandı ve ardından İtalya Fransa’yı yendi. Basketbol, kısa sürede Fransızlar ve İtalyanlar arasında popüler oldu.



Dünya basketbolu büyüyordu ve 18 Haziran 1932’de turnuvaları ve takımları koordine etmek için gerçek bir uluslararası organizasyon kuruldu. Arjantin, Çekoslovakya, Yunanistan, İtalya, Letonya, Portekiz, Romanya ve İsviçre, Uluslararası Basketbol Federasyonu’nu (FIBA) Cenevre’de kurdu. Kurulan bu federasyon, 1936’da Berlin Olimpiyat Oyunları’nda basketbolun ilk kez yer alması açısından çok önemliydi. İlk basketbol olimpiyat altını, ABD milli takımı tarafından kazanıldı, Kanada ise ikinci oldu. Oyunlar açık kil sahada oynandı. İlk Basketbol Dünya Şampiyonası 1950’de Arjantin’de yapıldı.


Saygı ve Sevgiler;

Muhammet Yasin Aydın


Muay-Thai Nedir ?




Muay –Thai ‘ın Tarihçesi

Muay-Thai sporu Tayland’da bulunmuş olup sistemlenmiş dövüş sanatlarının genel adıdır. Başta Tayland olmak üzere Kamboçya, Laos gibi Güneydoğu Asya ülkelerinde uygulanır. Bu sporun tarihi 1300 ‘lü yıllara kadar dayanmaktadır. Bu dövüş sanatını askerlerin kendilerini savunmaları ve savaş zamanı daha güçlü , dayanıklı olmaları için öğretmişlerdir. Muay-Thai diğer dövüş sanatlarına göre farklıdır.



İşte Muay-Thai’ın Farkları

Günümüzde boks sporunu birçoğumuz biliriz. Bu sporda sadece yumruklar kullanılır. Muay-Thai sporunu boks sporundan ayıran en büyük özelliği yumruk dışında diz,dirsek ve tekme kullanılmasıdır.Rakibin ‘’pes’’ diyene kadar dövüş serbesttir.



Muay-Thai Antremanı Nasıl Yapılır

Bu spor kondisyon ağırlıklı olduğu için ilk adım olarak nefesinizin çok kuvvetli olması gerekmektedir. Bunun için spor uzmanları ile birlikte belirli programlar dahilinde çalışmak sizler açısından son derece faydalı olacaktır. Muay-Thai sporunda vücudunuz güçlü ve kemikleriniz çelik gibi olmalıdır bunun için de antremanlar dışında beslenmenizde protein ağırlıklı olmasına özen göstermeniz gerekmektedir. Güç kazanmak için ‘’Kum Torbası’’ ile çalışmanız gerekmektedir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus torbanızın tamamen deri ve içinin sert deri parçaları ile dolması gerekmektedir.Kum torbası biryere sabitlenmeli ve hareket etmemelidir.Diğer bir çalışma ise hız kazanmak için ‘’Lapa’’ çalışmasıdır.Bu çalışma ancak bir partnerinizle mümkündür. Bu çalışma ile çok seri olabilirsiniz.Aynı zamanda gardınızı alarak nerelerden yumruk veya tekme geleceğini bu antremanlarla kestirebilirsiniz. Ayak kemiklerinizin daha sağlam olması içinde diz antremanları mevcuttur. Bu antreman gerçekten cok zor aynı zamandada çok can acıtıcıdır. Müsabakalarda acımaması için antremanlarda dizdeki sinirleri öldürmeniz gerekmektedir bunun içinde ; ağaç gövdelerine veya araba lastiklerine dizinizle sürekli tekme atmanız gerekmektedir.



Muay-Thai’ın Faydaları

*Vücüdunuzun güçlenmesini ve buna bağlı olarakta özgüveninizin artışını sağlar.

*Bağışıklık sisteminin daha güçlenmesine yardımcı olur.

*Sizleri kötü alışkanlıklardan uzaklaştırır.

*Dövüş sanatlarının kavga etmek değil bir sanat olduğunu sizlere öğretir.

*Kendinizi savunmanıza yardımcı olur.



Saygı ve Sevgiler;

Muhammet Yasin Aydın

Karate-Do Nedir?



KARATE-DO NE DEMEKTİR?

‘Kara’ boş, ‘te’ el anlamında olup, silahsız el olarak bütünleştirilir. ‘Kara’ aynı zamanda ‘sonu gözükmeyen boşluk’ olarak da ifade edilmektedir. İlk olarak ‘tô’ Çin, ‘de’ el (Çin’in elleri) olarak isimlendirilmiştir. Daha sonra ‘Okinawa te’ (Okinawa’nın elleri) bir sonraki tanım da ise ‘Karate jutsu’ ifadesi kullanıldı. Burada ‘Karate’ karate, ‘jutsu’ da ‘tekniği’ anlamıyla karate tekniği olarak adlandırıldı.

En son şekillenmesi ve ifadesi ise ‘boş, silahsız el’ manasındadır.

El, dünyanın pek çok kültüründe olduğu gibi Uzak Asya kültürlerinde de üretkenliğin sembolüdür. Zıtlık karşılığı olarak sıkılı yumruk gücün, çatışmanın sembolüyken; açık el üretkenliğin, erdemin, barışın ve dostluğun işareti olarak kabul edilir (Ying Yang örneği).

Kısaca karate, yani ‘açık el’ sözcüğü iyi niyet olgusunun öne çıktığı, barışçıl bir hareket olarak ifade edilebilir.

Karate-DO, kendi içerisinde geleneksel ve spor karate olarak ikiye ayrılır. Geleneksel Karate-DO, kişiyi kendisinin en iyisi olması çabası içerisinde tutan bir kişisel gelişim yoludur. Geleneksel Karate-DO’da yarışmacılık ve rekabet algısı yerine insanın egosunu kontrol edebilme becerileri öne çıkar. Spor Karate ise köklerini geleneksel Karate-DO’dan alan ancak olimpizm idealiyle hareket eden modern spor anlayışına sahiptir.

Spor Karate’de yarışmalar; bedensel becerilerin belirli hükümlerle değerlendirilmesi anlayışına dayanan, uluslararası evrensel sportif kurallar çerçevesinde yapılır.

Olgunun savaşçı yanı; sadece kişinin kendi içindeki egosuyla savaşımını, kendisine, çevresine, canlı doğaya karşı saygılı ve adaletli olunması çabasını vurgular.


NIJU KUN / 20 kural

  • Karate-DO nezaketle başlar.
  • Karate-DO sanatında ruh, teknikten önce gelir.
  • Karate-DO sadece dojo eğitim değildir.
  • Felaket fakirlikten önce gelir.
  • İlk önce kendini, sonra rakibini tanı!
  • Karate-DO çalışan adalet yolunda gitmelidir.
  • Karate-DO eğitim hayat boyu sürer.
  • Düşüncelerinizi serbest bırakınız!
  • Yenmeniz gerektiğini değil, yenilmemeniz gerektiğini düşünün.
  • Karate-DO’da ilk saldıran sen olma!
  • Rakibinizin kol ve bacaklarını kılıç gibi düşünün.
  • Her zaman bilinçli ol!
  • Yaptığınız her şeyin içine Karate-DO ekleyiniz.
  • Zafer; zayıf noktaları güçlü noktalardan ayırt edebilme özelliğidir.
  • Ruhsal gelişme zirvedir, teknik bilgiler zirveye ulaşma yoludur.
  • Bahçe duvarının içine giren, başına geleceklere razı olur.
  • Karate-DO ateş üstünde kaynayan su gibidir. Ateşi söndürürsen soğur.
  • Hasmınıza göre hareket ediniz.
  • Başlangıçta yoi duruşu, ileride doğal duruş olur.
  • Kata bir şeydir, gerçek mücadele başka bir şey.

DOJO KUN (DOJO YEMİNİ)

Shıtots- Jinkan kansei ni shıtamuro koto
Shıtots- Makato no mıchı o mamuro koto
Shıtots – Doryoko no seıhsın o yashmınau koto
Shıtots- Reıgı o monzuro koto
Shıtots – Kekki no you imashımuro koto


Bir- Karakterinizi mükemmelleştirmeye gayret edin.
İki - Gerçek yolu savunun (samimi ol ve sadık kal).
Üç - Ruhunuzu yüceltmeye gayret edin.
Dört - Görgü ve prensip kurallarına saygı duyun.
Beş - Korunma aleyhinde cesur ve atılgan olun

(Kendinizi kontrol edin, şiddet içeren davranışlardan kaçının).

Saygı ve Sevgiler;

Muhammet Yasin Aydın

Uyku Apnesi Nedir , Belirtileri Nelerdir ?


Uyku Apnesi Nedir?

Genellikle orta yaş grubunda görülen horlama ve uyku apnesi olarak bilinen uykuda solunum kesilmesi çocuklarda da ortaya çıkabilir. Uykuda solunum bozuklukları horlama, üstünü açarak ve terleyerek uyuma, sürekli sağdan sola, soldan sağa dönme, nefes alabilmek için başı geriye atma ve solunumun bir kere bile olsa durmasıyla görülebilir ve genellikle büyük bademcik ve geniz etinin solunum yolunu tıkaması sonucu ortaya çıkar. Ayrıca şişmanlık, alerji, astım, reflü, büyük dil, baş ve yüzde gelişim bozuklukları da uykuda solunum bozukluklarında yardımcı faktörler olarak yer alır.




Uykuda solunum düzensizliği gelişimi etkileyebilir

Uykuda solunum bozuklukları sorunu yaşayan çocuklarda uykuda oksijen seviyesinin düşmesine bağlı olarak yüz, çene ve ağızda yapısal bozukluklar gibi gelişim bozuklukları ortaya çıkabilir. Gece salgılanan büyüme hormonu da daha az salgılanmaya başlar. Çocuklar gün içinde hiperaktif davranışlar sergiledikleri için kilo artışı ve boy uzamasında da yeterli gelişim sağlanamayabilir.

Çocuğunuz sağlıklı uyuyor mu?

Aşağıda yer alan belirtiler uykuda solunum bozukluğu sorununa işaret eder.
  • Horlama veya hırıltılı solunum
  • Solunumun durması
  • Özellikle baş olmak üzere belden yukarısının terlemesi
  • Üstü açık uyuma
  • Sağdan sola dönerek huzursuz uyuma
  • Başını geriye atarak nefes alabilmek için kendine pozisyon vermesi
  • Sabahları uyanmakta güçlük çekme
  • Sabah başlayan baş ağrısı ve ağız kokusu

Çocuğun uyku apnesi nasıl teşhis edilir?

Uyku apnesi çocukların sağlığını da olumsuz yönde etkiler. Teşhis için çocuklarda bir defa da olsa 5 saniye nefes durması yeterlidir. Alerjilere bağlı oluşan burun veya geniz eti büyüklükleri ile tekrarlayan enfeksiyonların yol açtığı bu sorunun en önemli belirtileri; huzursuz uyku, ağzı açık uyuma ve uyku sırasında baş bölgesinde aşırı terlemedir.

Çocuklarda uyku apnesi tedavisi

Uyku apnesi, özellikle iki-altı yaş arasında ve tüm çocukların yaklaşık yüzde 1-3’ünde görülür. Bademcik ve geniz etinin çocuğun vücut yapısına oranla daha büyük olduğu iki-altı yaş arası dönemde bu yapılar hava yolunu daraltır ve uyku apnesine neden olur. Obezite ve nörolojik bazı hastalıklar da bu soruna yol açabilir. Nefes alamayan çocuk ağzı açık solunum yapar. Horlama, nefeste duraklama, aşırı terleme, hareketli ve huzursuz uyuma, anormal uyku pozisyonları bir arada ya da ayrı ayrı görülebilir. Geceyi bu şekilde geçiren çocuklar sabahları yorgun ve keyifsiz uyanır, gün boyunca da hiperaktif davranışlar gösterebilir. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olduğu düşünülen çocuklarda bazen altta yatan nedenin uyku apnesi olduğu ortaya çıkar. Uyku apnesinin tedavisinde bademcik ve geniz etinin cerrahi yolla alınmasıyla yaklaşık yüzde 95 oranında tedavi sağlanabilir.




Uyku testi (Polisomnografi) nedir?


Polisomnografi olarak da adlandırılan uyku testi, horlama ve uyku apne sendromu gibi uyku bozukluklarının kesin tanısı için kullanılan yöntemdir. Bu test, hastanın gece boyunca uyurken vücudunun muhtelif yerlerine yerleştirilen sensörler ile izlenmesi ile yapılmaktadır. Kullanılan sensörlerin hassasiyeti ve sensör sayısı ne kadar fazla olursa, hastalığın boyutları hakkında o kadar fazla bilgi edinilebilmektedir.

Uyku laboratuvarında yapılan bu test sonucunda, uyku sırasında yaşanan solunum durmalarının sayısı ve süresi, bununla birlikte ortaya çıkan oksijen azalmasının düzeyi, kalp atışında yaşanan düzensizlikler tespit edilerek, uykunun bu problemlerden ne derece etkilendiği ortaya konulur. Bu test sırasında elde edilen kapsamlı bulgular sayesinde, hastalığın şiddetinin belirlenmesi ve tedavi planlanması oldukça kolaylaşmaktadır.

Saygı ve sevgiler,

Muhammet Yasin Aydın

Yağ Yakıcılar Nelerdir?

Yağ Yakıcılar


Bazı yağ yakıcıların içindeki bazı maddeler,hormon değerlerinizi etkileyerek yağların enerji kaynağı olarak metabolize edilişine etki edebilirler. Bazı yağ yakıcılar termojenik etki göstererek vücut ısınızı yükseltirler ve bu sayede metabolizma hızlanması amaçlanır.Bu da dolaylı olarak yağ yakımına etki edebilir.

Yağ Yakıcının İçerisindeki Maddeler ve Vücudumuza Etkileri 

Yağ yakıcıların içerisinde koenzim ve l-carnitine maddeleri bulunur. Koenzimler yağ ile karşılaştığı zaman çözünen doğal vitaminlerdir. Vücudunuzdaki proteinlerin, yağ biriken bölgeye taşınmasında da rol oynar. Bir diğer adı da Ubuquinone’dir.
Vücudumuz doğal yollarla l-carnitine üretebilir, ancak çok düşük seviye de olduğu için sadece günlük enerjinizi karşılar.

 


L-Karnitin 

Karnitin, genellikle karaciğer ve böbreklerde sentezlenen, lizin ve metiyonin amino asitlerde sentezlenen bir dördüncül amonyum katyonudur. Canlı hücrelerde yağların sindirimi sırasında, enerji üretimi için yağ asitlerinin stoplazmadan mitokondriye girmesinde karnitine ihtiyaç duyulur. Karnitin, vücuda giren besinlerin enerjiye çevrilmesinde önemli rol oynayan bir besin maddesidir. Karnitin vücutta oynadığı rol dolayısıyla vitaminlere benzetilse de vücudumuzda da düşük miktarda üretilebildiği için vitaminler sınıfında yer almamaktadır. Kartinin ayrıca ileriki yaşlarda beyin içindeki enerji metabolizmasına ve gelişmiş sinir sistemi fonksiyonlarına katkı sağlamaktadır. Karnitin biyolojik olarak D-karnitin formunda aktif değildir. L-Carnitine formunda aktiftir.

L-KARNİTİN NE İŞE YARAR? 

L-Carnitine’in vücudumuzda oynadığı en önemli rol, hücrelerimizde enerji üretiminden sorumlu olan mitokondrilere yağ transferine yardımcı oluyor olmasıdır. Yani, L-Carnitine sayesinde yağlar enerji üretiminde yakıt olarak kullanılabilmektedir. Ayrıca, L-Carnitine görevini siz egzersiz yaparken de dinlenirken de yapmaktadır; ama yapılan araştırmalar L-Carnitine’nin özellikle yoğun egzersizler boyunca daha etkili olduğunu göstermiştir. Uygun L-Carnitine olmadan, birçok besinsel yağ mitokondri içine giremez ve yakılamaz. L-Carnitine yetersizliği olan insanlar için bu durum ciddi bir medikal sorundur. Carnitine eksikliği; kas zayıflamasına, bodur büyümeye, karaciğer büyümesine ve birçok diğer sağlık problemine yol açabilir. Bu sorunlar, L-carnitine’in temel besin olarak dikkate alınmasının nedenlerindendir. L-Carnitine, vücudumuz tarafından üretilmektedir, fakat yeterince üretilmezse sağlığımız olumsuz yönde etkilenebilir.

L-Karnitin’in (L-Carnitine) Performans ve Fiziksel Katkıları Nelerdir?

Vücudumuzda yağ mobilizasyonunda görev alan L-Carnitine, iyi yapılandırılmış bir supplementtir.Yağ transferinde görev alarak, hücrelerdeki yağın yakılıp enerjiye dönüştürülmesini sağlar.Bu yönüyle de, özellikle “bulk dönemi” boyunca yağ kazanımını sınırlandırıp, yağsız bir kütle kazanımına yani daha fit bir vücuda sahip olmanıza yardımcı olabilmektedir.Carnitine üzerine yapılan araştırmaların çoğu, L-Carnitine’in nasıl atletik performansı arttırdığı konusu üzerine yoğunlaşmıştır.Nottingham Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmada, düşük tempoda bisiklet süren ve L-Carnitine kullanan kişinin %55 daha fazla yağ yaktığı ve yorulmaya karşı %25 daha fazla direnç gösterdiği sonucuna varılmıştır.
İngiliz araştırmacılar da, günlük olarak ekstra 640 kalori karbonhidrat tüketilmesine rağmen, L-Carnitine kullanan kişilerde ekstra yağ depolanması olmadığını tespit etmişlerdir.




L-Karnitin (Carnitine) Nasıl Kullanılmalıdır? 

Carnitine’i kullanabileceğiniz en iyi zaman egzersiz öncesidir. Antrenmanlardan 30-60 dakika önce alınması tavsiye edilir. L-carnitine’in günlük kullanım miktarı ortalama 1000-3000 mg arasındadır.

YAĞ YAKIMI DIŞINDA Kİ NEDENLERDEN DOLAYI KARNİTİN KULLANIMI 

Göğüs ağrısı ve kronik kalp yetmezliği tedavisi için reçete edilen karnitin günde iki kez alınmalı ve her doz 1 gram olmalıdır.
Kalp krizi geçirmiş hastalar için karnitin reçete eden doktorlar, hastalara tek bir gün boyunca toplam 2 ila 6 gram almaları konusunda talimat verebilir.
Hipertiroidizm için karnitin alan hastalar günde iki kez 1 ila 2 gram takviye almalıdır.
Erkek infertilitesine karşı bir tedavi olarak karnitin günde bir kez 2 gramlık bir dozda alınmalıdır. Hastalar ayrıca standart L karnitin ile birlikte günlük tek doz 1 gram L asetil karnitin almalıdır.
Tüm bu nedenlere bağlı karnitin kullanımı için kesinlikle doktorunuza danışmanız gerekmektedir.
Her ne kadar çoğu durum için günlük 1-3 gram arası karnitin alınması önerilse de net olarak son miktarı doktorunuzun belirleyip size iiletmesi en sağlıklı durumdur.


L-KARNİTİN KULLANIMININ YAN ETKİLERİ NELERDİR? 

Karnitin kullanımının bazı küçük çaplı yan etkileri bulunmaktadır. Çoğu yan etki derecesi ılımlı ila orta derecedir ve tipik olarak bulantı, kusma, mide rahatsızlığı, mide ekşimesi, ishal ve nöbetler içerir. Yüksek dozda L-Karnitin, idrarınızın, nefesinizin ve terinizin balık benzeri keskin bir kokuya sahip olmasına neden olabilir.




Saygı ve Sevgiler;

Muhammet Yasin Aydın




Bel ve Göbek Yağlarımdan Nasıl Kurtulurum?




Bel ve Göbek Yağlarımdan Nasıl Kurtulurum ?


Bu bölgeler, birçok değişkenlere göre değişiklik gösterse de, aslında çoğu insanda en fazla yağlanma eğilimi gösteren bölgeler. Dolayısıyla da “Bel ve göbek yağlarından nasıl kurtulurum?” sorusu, hepimiz için hala merak konusu. Biz, bu bloğumuzda bu sorunun cevabını detaylı bir biçimde ele alacağız ve sizlere bu konuda bazı sağlıklı tavsiyeler vermeyi amaçlıyoruz.

Karın bölgesi neden yağlanır?

Bu bölgesel yağlardan kurtulmak için yapabileceklerinden önce, karın bölgesinin neden yağlandığını açıklamaya çalışalım. Karın bölgesinin yağlanmasının ilk nedeni genetik faktörler olarak düşünülebilir. Ayrıca insülin direnci, polikistik over, tiroid gibi çeşitli rahatsızlıklar; menopoz ve andropoz da, bu bölgedeki yağlanmanın nedenlerinden olabilir. Kişinin yaşı arttıkça, göbek çevresinin yağlanması da o kadar artma eğilimi gösterir. Yağ dokusu aslında organların korunması işlevini sağlarken; zamanla bu, sağlığımızı tehdit eden bir sorun haline gelebilir. Bu nedenle bel ve göbek çevresindeki yağlanma çok fazla olmasa bile, kısa süre içinde mutlaka çaresine bakılmalı ve bu konuda geç kalınmamalıdır. Peki göbek nasıl eritilir, bel ve göbek yağları nasıl eritilir? İşte göbek yağlarından kurtulmak için uygulayabileceğin bazı sağlıklı tavsiyeler, gelin hep birlikte inceleyelim.

Şekeri hayatınızdan çıkarmak

Yediğin şeylere eklediğin şekeri, göbek bölgene eklenecek yeni yağ tabakaları olarak düşünebilirsin. Çünkü aslında inan vücudunun dışarıdan alınan ve sebze-meyveler dışında bir şekere ihtiyacı yok. Dolayısıyla tükettiğin pasta, kek, bisküvi, şekerli çay gibi içine sonradan şeker eklenmiş her şey, boşuna kalori almana ve göbek bölgenin yağlanmasına neden olur. Bu tarz besinlerden aldığın zararlı şeker, yağlanma dışında; diyabet ve kalp hastalıkları gibi sağlık sorunlarını da tetikleyebilir. Bu nedenle, şekeri hayatından tamamen çıkarmalısınız.



Market raflarındaki hazır yiyeceklerden uzak durmak

Ambalajlı ürünler, üzerinde “diyet” ibaresi bile olsa, yapay tatlandırıcılar içerir. Bu yapay tatlandırıcılar da, en az şeker kadar zararlıdır. Bu ürünler sana kalori aldırmaz belki ama migren, depresyon, mide bulantısı, kusma gibi yan etkilere sebebiyet verebileceği gibi, göbek yağlanmalarına da davetiye çıkarabilir. Bu nedenle, marketlerde satılan meyve suları, diyet ürünler gibi ambalajlı ürünlerden kesinlikle uzak durmalısın. Bunun yerine sağlıklı ve doğal besinler tercih etmelisiniz.

Lifli besinler tüketmek

Lifli besinler, bitkisel gıdaların sindirilemeyen kısımlarının mideden bağırsaklara geçişini yavaşlatır ve bu besinlerdeki vitaminlerin, minerallerin vücut tarafından daha uzun süre emilmesini sağlar. Sindirim sürecinin yavaşlaması demek, daha geç acıkmak ve tokluk hissinin daha uzun sürmesi anlamına gelir. Bu nedenle beslenme programına lifli gıdalardan eklersen, hem daha az yemek yemiş hem de kilo alma sürecini yavaşlatmış olursunuz.

Egzersiz yapmak

Göbek yağlarını eritmek için ilk aklına gelen egzersizi sorsak, bu muhtemelen mekik olacaktır. Ancak hiç kimse sadece mekik çekerek karın yağlarından kurtulamaz. Bu, beraberinde ciddi bir beslenme değişikliği ve hareket gerektirir. Bu yüzden bölgesel yağlardan kurtulmak için, sadece bölgesel egzersizlere yönelmemeli; hareketi hayatının merkezine yerleştirmelisin. Daha fazla hareket etmeli, daha sağlıklı beslenmeli ve sadece karın bölgesini çalıştıran egzersizler yerine tüm kaslarını çalıştıran egzersizler yapmalısınız.



Kaliteli uyku uyumak

Uyku ile yapılan birçok araştırma bunun bizim için hayati önem taşıdığını ortaya koyuyor. Ayrıca bazı araştırmalar, düzenli uyku uyumayan insanların vücutlarında daha fazla yağlanma olduğunu söylüyor. Bu yüzden kilo vermek ve yağlarından kurtulmak için uyacağın diğer tavsiyelerin yanına düzenli uykuyu da eklemelisin. Düzenli uyku, stres seviyeni düzenleyecek ve kilo verme hızını da arttıracaktır.

Karbonhidratı azaltmak, proteini arttırmak

Göbek yağlarından kurtulmak istiyorsan, karbonhidrat ağırlıklı değil protein ağırlıklı bir beslenme programı uygulamalısın. Çünkü protein tüketimi, sadece kilo vermene yardımcı olmaz; aynı zamanda yeniden yağlanma riskini de ciddi biçimde azaltır. Bunun için beslenme düzenindeki karbonhidratları, proteinlerle değiştirebilirsin. Mesela doğal protein kaynakları olan yumurta, balık, deniz ürünleri, süt ürünlerini daha fazla tüketebilir ve bu tarz bir beslenmeyi yaşam stili haline getirebilirsin. Karbonhidratı azaltıp proteini arttırdığında, daha az acıkacak ve daha hızlı kilo vereceksiniz.

Gün içinde tüketilen besinleri not etmek

Günlük koşturmaca içerisindeyken, bazen ne yiyip içtiğimizin farkında olmayabiliyoruz. Bu da daha sağlıksız beslenmemize neden olabiliyor. Bu nedenle gün içinde her yediğini, kaç kalori aldığını not etmelisin. Eğer bunu yaparsan, kendini frenleyebilir, sağlıksız şeyler yemenin önüne geçebilirsin. Bu da göbek yağlarından kurtulmana ve kilo vermene yardımcı olacaktır.

Kalori hesabı yapmak

Gün içinde aldığın kaloriden haberdar olman, sağlığını olumlu yönde etkileyecektir. Bu yüzden gıda ambalajlarını okumayı ve besin değerleri hakkında bilgi sahibi olmayı alışkanlık haline getirmelisin. Sonuç olarak bir paket yer fıstığını tek seferde tüketmek yerine, ambalajına bakarak ne kadarını yemen gerektiğine karar vermek aynı şey olamaz. Ve vücuduna etkisi de kesinlikle aynı şeyler olmayacaktır. Bu yüzden mutlaka tükettiğin besinlerin değerlerine göz atmalı, buna göre bir beslenme programı çıkarmalısınız.

Görüldüğü üzere, göbek yağlarından kurtulmak için uygulayabileceğin sağlıklı tavsiyelerin, aslında kilo vermek için yapman gerekenlerden bir farkı yok. Bu aynı zamanda da “sağlık” anlamına geliyor. Bu nedenle tüm bu tavsiyeleri, yaşam stili haline getirmeli ve kilo verdikten sonra da yeniden kilo almamak için uygulamaya devam etmelisiniz.

Saygı ve sevgiler,

Muhammet Yasin Aydın

Çayın Sağlığa Faydaları Nelerdir ?

Çayın Faydaları






Ülkemizde hemen hemen herkesin vazgeçilmez içecekleri arasında ilk sırada yer alan, daha doğrusu çay denildiğinde akla ilk gelen siyah çaydır.

Çay hem yaz aylarında hem de kış aylarında gün içerisinde sıklıkla tüketilmektedir. Çayın etkili maddesi tein olup içeriğinde polifenolda bulunmaktadır. Uyarıcı etkisi nedeniyle zihinsel ve bedensel yorgunluğu giderici özelliğe sahiptir. Son yıllarda yapılan araştırmalar ile kolon kanseri başta olmak üzere pek çok kanser türünü önleyici etkileri olduğu tespit edilmiştir. Midenin çalışmasını destekleyerek mideyi kuvvetlendirir. Kolera, guatr gibi hastalıklarda tedavi edici özelliği vardır. Antioksidan özelliği bulunmaktadır. Siyah çayın içinde bulunan bileşenler diş üzerindeki gıda artıklarında asit üretimini ve bakterilerin çoğalmasını yavaşlatır. Aynı zamanda gıda artıklarının dişin üzerine yapışmasına sebep olan bakteriyel enzim glukosiltransferaz’ın etkisini yavaşlatıp, ağız hijyeninin korunması kolaylaştırır. Diş ve diş eti rahatsızlıklarının tedavi sürecini kısaltırken ağız kokusunu da engeller. Ancak çayın fazla tüketilmesi kalp çarpıntılarına, mide bulantısına ve uykusuzluğa neden olabilmektedir.

Çayın Kolon Kanserine Faydaları

İçeriğinde yer alan TF – 2 adını taşıyan polifenol kanser ile mücadelede etkinliği bilinen bir maddedir. Çayın içeriğinde yer alan bu madde kanserli hücrelerin yok olmasına yardımcı olurken sağlıklı hücreler üzerinde herhangi bir olumsuzluğuna da rastlanmamıştır. Bu nedenle çay son zamanlarda yapılan araştırmalarda kolon kanserinde kanserli hücrelerin yok edilmelerine yardımcı olduğundan çay tüketimi önerilmektedir.

Çay Antioksidan İçerir

Vücutta birçok hastalığa davetiye çıkaran ve asıl sebebi olan serbest radikallere karşı çayın antioksidan içermesi genel anlamda sağlık açısından önemlidir. Bu özelliği ile birçok hastalığa yakalanma riskini azaltır.

Çay Kalp Krizi Riskini Azaltır

Siyah çay tüketimi kalp sağlığını korur. Hollanda’da yapılan bir araştırma sonucuna göre günde 2-3 bardak siyah çay tüketen kişilerin tüketmeyen kişilere göre %70 oranından kalp krizi daha az geçirdiklerini ortaya koymuştur. Bunun yanında siyah çay tüketimi kan pıhtılaşmasını engeller ve felç geçirme riskini azaltır.

Kemik Sağlığını Korur

Düzenli olarak çay tüketimi kemik sağlığını korur. Çayın bol miktarda içerdiği fitokimyasalların yardımıyla kemik sağlığını koruduğu düşünülmektedir.

Çay Bağışıklık Sistemini Korur

Bazı bilimsel çalışmalar kanın bağışıklık sistemini güçlendirdiğini ortaya koymuştur. Bunun yanında bazı sağlık uzmanları çay içenlerin içmeyenlere göre daha sağlıklı kan yapısına sahip olduklarını savunmaktadırlar.



Çay Kansere Karşı Korur

Çayın aynı zamanda iyi bir antioksidan olduğunu yazmıştık. Kanser hastalıklarının en önemli sebeplerinden bir tanesi serbest radikallerdir. Antioksidanlar serbest radikallerin işlevlerini ve kansere yakalanma riskini ortadan kaldırır.

Çay Sindirim Sistemine Faydalıdır

Çayın genelde sindirim sistemine zararlı olduğu düşünülür fakat sindirim sistemine asıl zarar veren çayla birlikte aşırı miktarda şeker tüketimidir ve aynı şekilde aşırı çay tüketimidir. Şekersiz çay tüketimi sindirim sistemi için ve özellikle bağırsak hareketleri için faydalıdır.

Çay Kalori İçermez

Kalori içermeyen çay bu özelliği sayesinde kilo alma riski de taşımaz. Çayın düzenli olarak tüketimi tam tersi sindirim sisteminin düzenli çalışmasına ve kilo verilmesine yardımcı olabilir. Özellikle siyah çayın daha etkili olması için limon suyu ile tüketilmesi önerilmektedir. Limon suyu ayrıca siyah çayın bünyede meydana getireceği demir eksikliği sorununu da ortadan kaldırabilmektedir.

Çay Metabolizmayı Güçlendirir

Günde 3-4 bardak yeşil çay tüketiminin metabolizmayı hızlandırıdığı düşünülmektedir. Bazı sağlık uzmanları düzenli olarak yeşil çay tüketimi ve 10-14 dakikalık yürüyüşle ayda 6-7 kilo verilebileceğini savunmaktadırlar.



Siyah çay içerken dikkat!

  • Güvenilir şekilde toplanmış, kurutulmuş ve paketlenmiş siyah çayı tercih edin.
  • Koyu ve bayat çayları içmeyin.
  • Demir eksikliği olan kişilerde çay özellikle yemeklerden hemen sonra içilmemeli en az 30 dakika bekleyin.
  • Yaşlılar, çocuklar ve hamileler açık şekilde mümkünse limonlu çay içmeyi tercih etmelidirler.
  • Doğru beslenme alışkanlıkları içinde gün içerisinde 4 fincan siyah çay içebilirsiniz.
  • Aşırı çay içmek demir eksikliğine bağlı anemiyi arttırabilir.
  • Aşırı siyah çay içmek çarpıntıya neden olabilir.
  • Bazı durumlarda kanın pıhtılaşmasını yavaşlatabilir.
  • Yüksek tansiyon hastalarında sorunlar yaratabilir.

Saygı ve sevgiler,

Muhammet Yasin Aydın


Elon Musk Starlink İçin Tarih Verdi



Elon Musk Starlink için tarih verdi, geri sayım başladı


Küresel bir internet ağı kurmak için geçen yıl harekete geçen SpaceX, Starlink ismini verdiği yeni projesini hayata geçirmeye hazırlanıyor. İlk onayı geçen yılın mart ayında alınan proje için, SpaceX CEO’su Elon Musk Starlink için tarih verdi.


SpaceX CEO’su Elon Musk Twitter üzerinden yaptığı paylaşımda Falcon 9 roketinin donatılacağı 60 internet uydusunun fotoğrafını takipçileriyle paylaştı. Uydular hakkındaki yeni bilgileri de bu paylaşımıyla birlikte duyurdu. Musk, fırlatma zamanı ile ilgili de bilgi verdi. Şimdilik 15 Mayıs’a işaret eden Musk, bu tarihin değişken olabileceğine de dikkat çekti.

SpaceX’in esas hedefi 2020 yılına kadar dünya yörüngesini yaklaşık 11 bin Starlink uydusuyla donatmak. Bu sayede gezegenlere yüksek hızlı internet erişimi sağlanacak.

10 milyar dolarlık bu proje kapsamında SpaceX, 2019 ve 2024 yılları arasında iki aşamada uyduları uzaya gönderecek. Dünya’nın 1150 ile 1325 km üzerinde dolaşacak olan bu uydular 1 Gbps bağlantı sunacak.



SpaceX Başkanı Gwynne Shotwell yaptığı açıklamada attıkları bu ilk adımının dünyayı birbirine bağlayacak çok önemli bir adım olduğunu belirtti. Önlerinde hala çok uzun bir yol olduğunu söyleyen Shotwell, özellikle internete bağlanma konusunda sıkıntı yaşayan toplumların sorunlarının bu şekilde çözülmesini hedeflediğini dile getirdi.


Kaynak
ShiftDelete.Net - "Elon Musk Starlink için tarih verdi, geri sayım başladı"
https://shiftdelete.net/elon-musk-starlink-icin-tarih-verdi-geri-sayim-basladi

Saygı ve Sevgiler;

Muhammet Yasin Aydın




Vücut Geliştirme Boy Uzamasını Engeller Mi ?

Vücut Geliştirme Boy Uzamasını Engeller Mi ?


Büyüme çağında olan, spor yapan veya yapmaya niyeti olan genç arkadaşlarımızın Vücut Geliştirme ve Fitness’dan uzak durma ve boyunun kısa kalacağından korkmaktadırlar.

Genç yaşta ağırlık çalışmak kemikler için oldukça faydalıdır. İleri yaşlarda ortaya çıkan ve sürekli olarak gündemimizde olan kemik erimesinin önünde büyük engeldir. Kemik erimesinin düşük kalsiyum kaynaklı olarak ortaya çıktığı biliniyor fakat kemik yoğunluğunun düşük olması da hastalığı tetikliyor. Hatta, kasların çalışma esnasında gıdalardan alınan kalsiyumun kemiklere ulaşmasına, ve daha fazla miktarlarda depolanmasına yardımcı olduğu araştırmalar tarafından ispatlanmıştır.






Kemik yoğunluğu arttırmasının yanı sıra genç yaştaki sporcuların vücut koordinasyonu artmasına, sakatlık riski azaltmasına, fiziksel güçlerini arttırmasına destek olduğu da biliniyor. Ayrıca bu tarz ağırlık çalışmalarının büyüme hormonu seviyesini arttırdığı da bilinmekte. Burada dikkat edilmesi gereken tek nokta, çok fazla ağırlık kaldırılmaması gerektiğidir. Erken yaşlarda yapılan yüksek ağırlıklı sporlar eklemlere ve omurlara zarar verebilir. Boyu uzun yapan faktörlerden birisi de doğru bir duruş alışkanlığıdır. Yanlış duruş boyu ortalama 3 ila 5cm kadar kısa gösterir. Vücut geliştirme çalışmaları doğru bir duruş alışkanlığı kazandırma konusunda da en önemli aktivitelerdendir. Düzgün bir postür’e sahip olmayan bir kişi ağırlık çalışmalarıyla duruşunu düzelttiği için boyu eskisinden daha uzun gözükecektir. Dolayısıyla uzamış olacaktır. Kemiklerin gelişimine olumsuz etki yapacak hareketler vardır. Mesela 16 yaşında bir genç sporcuya ağır kilolarla squat, shoulder press yaptırıp stretching yaptırılmazsa ya da jumping antrenmanları yaptırılmazsa maalesef gelişimde bir yavaşlama olacaktır. Bunun olmaması için spor programları uygulanmadan önce işin profesyoneli bir eğitmenden destek almak şarttır.



Bir kişinin boyunun ne kadar uzayacağının birçok nedeni vardır. Bunlardan en önemli olanları şu şekilde sıralayabiliriz;

• Genetik durum (ailenin boy durumu)

• Çevresel Faktörler

• Yaş ve cinsiyet durumu

• Yetersiz beslenme

• Yetersiz kalsiyum ve protein alımı

• Yetersiz ve düzensiz uyku

• Psikolojik sebepler (sürekli stresli ortam altında çalışmak, aşırı kortizol salınımı)

• Aşırı antrenmana bağlı sebepler (overtraining)

• Hormonel durum(büyüme hormonu salınımının ,özellikle somatotropin-GH azlığı)

• Kişinin doğmadan önce annesinin yeteri kadar beslenmemesi gibi durumlardır.



Vücudumuza fiziksel olarak destek sağlayan, postürün stabilitesini ve iç organlarımızın korunmasını sağlayan, yapılarına göre değişkenlik gösteren, eklem ve bağlarla sarılı, kaslarla çevrili ve koordineli çalışan sisteme iskelet sistemi diyoruz. Ağırlık çalışmaları da boyumuzu kısaltmadığı gibi daha iyi göstermemizi sağlayacak iskelet sistemini kuvvetlendirmektedir. Uluslararası Kuvvet ve Kondisyonerler Birliği’nin (NSCA) kitabında da anlatıldığı gibi, özellikle genç yaşlardan itibaren yapılacak kuvvet ve ağırlık çalışmalarının kemik mineralizasyonunu artırdığı ve ileriki yaşlarda kemik erimesi vakalarını azalttığı bilinmektedir.

Sonuç olarak, vücut geliştirme sporu boy uzamasını engellemez aksine gelişme dönemlerinde yapılan spor boy uzamasına yardımcı olur. Tabi ki buradaki spordan kastımız ağır kiloların altına girmek veya devasa vücut geliştirmecileri örnek almak olmamalıdır.

Saygı ve sevgiler,

Ayakta İdrar Yapmanın Zararları Nelerdir?




Ayakta İdrar Yapmak Sakıncalı Mı ?



Ayakta işemenin erkek bireyler için sağlıksız olduğu, cinsel hayatı olumsuz etkilediği ve ilerleyen zamanlarda prostat kanserine yakalanma ihtimalini artırdığı düşünülüyor bizde bu konuyu sizler için araştırdık.
Ayakta idrar yapma, doğrudan prostat oluşumunda etkisi yoktur. Ancak ayakta idrar yapma sonucu idrarın bir kısmı idrar kesesinde (mesane) kalacağı için, bu artık idrara bağlı iltihap v.s gibi şikayetler gelişir. Bu nedenle mesanede idrar bırakmamak ve tam boşalmayı sağlamak için oturarak idrar yapmak gereklidir.


 


Hormonal Sebepler
Prostatın gelişmesinde testosteron(erkeklik hormonu) gibi bir çok hormonun etkisi vardır. Bilhassa ergenlik çağındaki hormonal aktivite ile prostat gelişir. Erkeğin 50 yaşından sonra hormonlarında (testosteron) bir azalma meydana gelir. İşte bu hormonun eksikliği dolayısıyla prostatın belirli bölgelerine etki yapamayacağı için prostatın lopları büyür ve içerisinden geçen idrar dış kanalını sıkıştırır.
 




AYAKTA İDRAR YAPMAK SAKINCALI MI?
Bu konuda şimdiye kadar birçok çalışma yapılmasına rağmen güvenilirliği yüksek çalışmalar sınırlı sayıda. Bütün çalışmaların verilerini inceleyip sonuçlar ortaya koyan meta-analiz dediğimiz kanıt düzeyi en yüksek araştırma makalesi yakın zamanda yayınlandı. Yapılan araştırmalarda maksimum idrar akım hızı, idrar sonrası mesanede kalan idrar hacmi, idrar yapma süresi gibi değerler incelenmiş. Bu araştırmanın sonucuna göre genç veya henüz prostat şikayetleri başlamamış genç-orta yaş erkeklerde ayakta ve oturarak idrar yapma sırasında değerler arasında farklılık yoktur.

 


Prostat bezi büyüyüp idrar yolunda tıkanma yaptığı zaman hastalarda alt üriner sistem şikayetleri (örneğin idrar akımında zayıflama, sık idrara çıkma, çatallı veya dağınık işeme, idrarının tamamını tek seferde boşaltamama ve gece idrarını yapmak için uyanma) görülür. Özellikle 50 yaş üstü olan bu grup kişiler için oturur pozisyonda işeme önerilmektedir. Çünkü oturur pozisyonda daha hızlı ve daha fazla idrar yaparlar ve sonuçta mesanede daha az idrar kalır. İleri yaştaki erkekler ayakta idrar yapmaya çalıştıklarında dengelerini sağlamak için pelvik kaslarını daha fazla kasarlar ve bu durumda idrar akışı, boşaltma fonksiyonu aksar. Oturma pozisyonunda ise pelvik kaslar gevşer, mesane kası ve hatta karın kasları kasılıp daha güçlü bir akım ile daha fazla idrar boşaltılır. Ayakta idrar yapılırken gaz veya gaita (büyük abdest) kaçırma endişesiyle anal sfinkter (makatta büyük abdest kontrolünü sağlayan kas) kasılır. Bu kasılma sırasında pelvik kaslar da kasılır ve idrar akışı engellenir. 




Tuvalet yapma alışkanlığı kültürel ve dini faktörlerden de etkilenir. Dinimizde ayakta idrar yapma tavsiye edilmemektedir. Bunun sebebi ayakta yaparken kıyafetlere ve etrafa sıçrayan idrardır. Ayrıca ayakta idrar yapıldığı zaman idrar kesesi tamamen boşalmayıp kalan idrar sonradan çamaşırda ıslaklık ve kirlenmeye sebep olmaktadır. İdrar borusu (üretra) arkadan öne doğru sağılarak içerde kalan idrar boşaltılabilir.
İdrar yapılacak ortamın hijyenik koşulları da çok önemlidir. Hijyenik olarak uygun ortam olmadığında ayakta idrar yapılması daha sağlıklı olabilir. Bazı ileri yaş hastalar veya diz-kalça-omurga eklem rahatsızlığı olanlar çömelemezler veya çömelmeleri önerilmez. Bu kişiler de ya oturarak veya bir desteğe dayanarak ayakta idrarlarını yapabilirler. Hatta oturma veya çömelme güçlüğü çeken bayanların ayakta idrar yapabilmelerini sağlayan özel aparatlar geliştirilmiştir.
Oturur pozisyonda işeme veya dışkılama yaparken her iki ayağın yere basması tam bir gevşeme için gereklidir. Özellikle çömelme pozisyonu sağlıklı dışkılama için önerilmektedir. Büyüklerin kullandığı klozetleri kullanmak zorunda olan çocuklar için de bu durum sorun teşkil etmektedir. Yalnızca dışkılama için değil sağlıklı bir işeme fonksiyonu için de boya uygun klozetler veya yan basamaklar kullanılmalıdır.
Sonuç olarak ileri yaş erkekler için oturarak veya çömelerek idrar yapmak sağlık açısından daha faydalıdır. Genç-orta yaş erkekler için ayakta veya oturarak idrar yapma açısından fark yoktur. İdrar yapılacak ortam ve hijyenik koşullar da idrar yapma şeklinde belirleyicidir.

Çömelerek İdrar Yapmanın Tıbbi Yararları 

Çömelince karın kasları kasılır, dizler karına tazyik yaparlar; dolayısıyla mesane baskı altında kalır.
Bevletme sonucunda mesane tam boşaldığından mesanede artık idrar kalmaz; mesane tam boşalır.
Bu ise idrar yolları ve mesane taşlarının oluşmasını önlediği gibi, prostat hastalığı olanlarda şikayetlerin azalmasında da etkili olur. Çömelerek idrar yaparken hafif sol tarafa meyil edilmelidir.
İdrar yollarının anotomisine (yapısına) en uygun olan bu pozisyonda idrar yolarının ve mesanenin tam boşalması mümkün olmaktadır.

Ayakta İdrarın Zararları
•Mesanede kanser oluşumuna
•Mesanede taş teşekkülüne
•Mesane mukozası iltihabına
•Mesanede üreyen mikroplar asandan yolla (aşağıdan yukarıya diffüze olarak)böbrek iltihabına
•Prostat büyümesine
•Çok kirli şehir tuvaletlerinde paçalara bulaşan frengi ve bel soğuğu mikroplarıyla, eşinde ve çocuklarında göz frengi (göze bulaşan frengi mikrobu nedeniyle) ve bel soğukluğu hastalıkları meydana gelir.

Sonuç olarak;
Oturarak idrarını yapanlarda; mesane kendisini komşu doku ve organlara bağlayan bağlar vasıtasıyla öne doğru rotasyon yaparak idrarı dışarı taşıyan kanal deliği tam alta gelerek tam boşalma meydana gelir. Ayakta idrar yapmak, kültürümüzde ve dinimizde de belirtildiği üzere tuvalet adabına aykırıdır. Çünkü ayakta idrar yapıldığında, idrarın bir kısmı mesanede kalmakta bu da hastalıklara sebep olmaktadır. Bu durum da ibadetlerine zarar verebilir. Peygamber Efendimiz (sav) bu konuya dikkat çekmek için ikaz ve uyarıda bulunmuştur. Yoksa necaset bulaşmadan ayakta idrar yapmak günah olmaz. Bununla beraber, oturarak tuvalet ihtiyacını gidermek hem adaba uygundur hem de sağlık açısından daha faydalıdır.


Saygı ve sevgiler,

Muhammet Yasin Aydın