MYA

Çok Fazla Harcamadan Nasıl Fit Olunur ?


Geçtiğimiz pazar Dünya Sağlık Günü’nü kutladık. Haftanın geri kalanında çoğumuz nasıl daha sağlıklı ve daha iyi bir yaşam tarzı edinebiliriz bunu konuşacağız. Fakat her geçen gün sağlıklı yaşamanın daha pahalılaştığı da kabullenmesi zor bir gerçek. Tabii sadece finansal olarak sağlıklı yaşamın altından kalkamamaktan bahsetmekle kalmayıp, konuya aynı şekilde zaman, beyin gücü, çaba gibi diğer maliyetler açısından da bakmak gerekiyor.


Peki sağlıklı yaşam için zamanını, çabanı, paranı ve beyin gücünü nasıl bütçeleyebilirsin gel bir bakalım!


Zamanını nasıl bütçelersin:




Çoğumuz hafta boyunca görevlerimize veya hedeflerimize harcamak için zaman buluyoruz. Ancak çok geçmeden, o zamanın çoğu akıp gidiyor ve yapmak istediğimiz şeylerin çoğunu tamamlamamış oluyoruz. Bu durum, insanların fitness hedeflerinden vazgeçmelerinin ana nedenlerinden biri. Çünkü tutarlı olmadığın sürece, bedeninde ve yaşam tarzında büyük değişiklikler görmüyorsun. Zamanın yetmeyince de çok kısa sürede vazgeçiyorsun.

Peki fitness için yeterince zamanın nasıl olur?

1) Bir süreliğine en büyük önceliklerinden birinin fitness olacağını kabullen

Evet, belki yeni bir dil kursuna gitmek, bahar temizliği yapmak, ya da arkadaşlarınla her akşam dışarı çıkmak isteyebilirsin, ancak hepsinden önce fitness için zaman ayıramıyorsan, bu diğer şeyler maalesef beklemek zorunda.


2) Sağlıksız şeyleri hayatından çıkar

Elindeki zamanı düşünürken sanki paradan bahsediyormuş gibi davran. Para biriktirmek istediğinde ne yaparsın? Gereksiz masrafları kesersin. Belki de en sevdiğin diziyi izlemekten vazgeçmen gerekecek. Unutma; bu senin iyiliğin için!


3) Daha erken kalk

Kazandığın para yetmediğinde kendine daha güzel maaşı olan bir iş bulursun. Sahip olduğun zaman yeterli değilse, o zaman daha fazla zaman yaratman gerek. Belki her gün sadece bir saat erken uyanarak egzersiz yapmak için yeterli zamanı bulabilirsin. Evet, başlangıçta zor olacak, ancak çok geçmeden alışacaksın.


4) Fitness listeni önceliklendir

Fitwell egzersizlerini yapmasan olmuyor mu? Akşam koşmadan edemez misin? Hangi etkinliği tamamlaman mümkünse ya da sana hangisi en iyi sonuçları veriyorsa, onu günlük olarak yaparak başla. Sonra listende aşağı doğru ilerle ve zaman buldukça gününe daha çok fitness ekle. Yine de bu yapıya alışmak ve her gün fitness listenden daha fazla aktivite yapmak zor olabilir, ama eninde sonunda başaracağına eminiz!


5) Fitness sırasında başka şeyler de yap

Eğer fitness için zaman bulmakta cidden zorlanıyorsan, o zaman fitness’ı başka bir aktivite ile beraber yap. Sabah haber izlemeyi seviyorsan, televizyonun karşısında spor yap. Haftalık besinlerini hazırlarken kitap oku. Ne yaparsan yap, nasıl yaparsan yap, sağlığın için kendine zaman ayır!


Yemeklerini nasıl bütçelersin:




Sağlıklı yiyecekler daha pahalı olabiliyor, biliyoruz, ancak daha ucuz diye sağlıksız yiyecekler aldığımızda bunun bedelini eninde sonunda ödüyoruz. Evde sürekli ‘yiyecek hiçbir şey olmadığından’ şikayet eder misin? İşte bunun en büyük sebeplerinden biri beyninin ve vücudunun evdeki besinleri doyurucu ve besleyici bulmaması.
İşe sağlıklı alışveriş yapma alışkanlığı kazanarak başlayabilirsin.


1) Mutfağını temizle

Sağlıksız yiyecekleri atmana gerek yok, arkadaşlarına verebilir veya bir süreliğine kutuya koyup bir yerlere kaldırabilirsin. Kurabiyeler, mısır gevrekleri, çikolatalar ve konserve yemekler bozulmaz, ama vücuduna hiç değilse bir süreliğine kesinlikle girmemeliler.






2) Alışveriş sürecini düzenle

Alışverişe çıkmadan önce bir sonraki haftanın yemeklerini planla. Neye ihtiyacın olduğunu bul ve listesini yap. Bu listeye bağlı kal. Yardımcı olacaksa, resimdeki gibi bir yemek planlama takvimi kullanabilirsin. Mutfakta sadece ihtiyacın olan besinler bulunsun ki sağlıklı seçeneklere ulaşımın kolaylaşsın. Bu şekilde daha az harcar ve daha fazla tasarruf edersin.


3) Kendini sadece doyurmak için değil beslemek için alışveriş yap

Haftalık öğünlerini önceden planla ve buna göre bir alışveriş listesi yap ve bunu yaparken, ne satın aldığını sorgula. Marie Kondo’nun “Bu neşe veriyor mu?” diye sorması gibi, mutfağını getirmek üzere olduğunu şeyleri de benzer şekilde sorgulayabilirsin. Neşe yaratır mı? Mutfakta bulunması benim için iyi mi? Vücuduma sokmalı mıyım? Eğer bunların cevabı hayırsa, bırak gitsin!


4) Daha ucuz ama sağlıklı besinler tüket

Sağlıklı yaşamak için avokado ile beslenmen ya da kış ayında domates tüketmen gerekmiyor. Bunun yerine sağlıklı fakat ucuz gıdalar tüketebilirsin. Ayrıca, organik satın alman da zorunlu değil. Evinin yakınlarında pazar oluyorsa ve bütçene uyuyorsa harika. Fakat zincir marketlerden aldığın organik gıdaların bir fark yaratmadığı yapılan bir çok araştırmada kanıtlandı. Gerçekten özel ve pahalı ürünler istiyorsan (örneğin, kombucha, kefir, ya da glutensiz ekmek gibi), bunları kendin yapıp yapamayacağını araştır.



Paranı nasıl bütçelersin:




Maaşımız yetmediğinde genelde kısabileceğimiz her yerden kısıyoruz, ancak sağlığından çok fazla fedakarlık etmemeye çalış. Unutma; sevdiğin insanlarla zaman geçirebilmek için önce kendine iyi bakman gerekir.


1) Harcamalarını değerlendir

Daha önce de belirttiğimiz gibi, fitness bir süreliğine hayatındaki en önemli şeylerden biri olacak. Belki de Netflix üyeliğini iptal etmen ya da alışverişe daha az çıkman gerekebilir. Unutma: Birçoğumuz aynı mücadeleyi veriyoruz (her ne kadar belli getmesek bile), ama bütçenin kısıtlı olması vücuduna saygısızlık etmen gerektiği anlamına gelmiyor.


2) Toptancıdan alışveriş et

Bozulmayan sağlıklı gıdalar için toptancılara git. Örneğin fındık, kinoa, zeytinyağı çok kolay bozulmayan besinler ve toptan alarak iyi fırsatlar yakalayabilirsin. Ayrıca, yiyecek olmayan ürünleri de toplu olarak satın alabilirsiniz (örneğin tuvalet kağıdı veya çamaşır deterjanı gibi). Böylece bunlarda yaptığın tasarrufu yiyeceğe veya yeni bir koşu ayakkabısına harcayabilirsin.


3) Kendine bütçene çok daha uygun bir kişisel diyetisyen ve koç al

Hedeflerine bağlı kalmak, daha iyi beslenmek ve düzgün spor yapmak istiyorsan bazen tek başına ilerlemek yetmiyor. Kişisel bir beslenme uzmanı ve eğitmen ise yılda binlerce liraya mal oluyor. Diğer yandan bu lükslerin çok daha makul bir fiyata avucunun içinde olması da mümkün. Yapabiliyorsan, kendine bir bütçe belirle ve Fitwell Premium’a geç. En düşük maliyetle nasıl iyi alışkanlıklar kazanacağını, sağlıklı beslenebileceğini ve doğru egzersiz yapabileceğini öğren. Fark etmeden fitness hedefinde ulaşacaksın.


SAYGI VE SEVGİLER ;

Muhammet Yasin Aydın

EN İYİ SPOR BELGESELLERİ


Farklı dallardan çeşitli sporcuların ilham verici hikayelerini anlatan en iyi spor belgeselleri…

Futboldan Formula 1’e dek çok çeşitli spor dallarını konu alan belgesel yapımlar sana hem ilham verecek hem de spora farklı açılardan bakmanı sağlayacak.

En İyi Spor Belgeselleri


Sunderland ‘Til I Die



Netflix’te bulabileceğin bu futbol belgeseli adını Sunderland tribünlerine ait meşhur bir tezahürattan alıyor. Eğer futbola meraklıysan futbola dair her şeyi bulabileceğin bu belgesel seni çok etkileyecek. Geçmişi 1879’a uzanan İngiliz kulübü, Premier Lig’den küme düştükten sonra 2017-2018 sezonu boyunca toparlanmaya çalışıyor. Belgeselin ikinci sezonunda ise Sunderland kulübünün 2018-2019 sezonunu izleyebilirsin. Futbolun ne kadar duygu yüklü bir spor olabileceğini bir takımın ve taraftarlarının hikayesinde bir kez daha göreceksin.


The Last Dance



Efsanevi basketbol oyuncusu Michael Jordan’ın Chicago Bulls’la 1998 yılında elde ettiği 6. ve son şampiyonluğuna odaklanan bu belgesel yılın en iyi spor belgeselleri arasında gösteriliyor. Netflix ve ESPN Films’in ortak yapımı olan The Last Dance, Chicago Bulls’un o sezonki oyuncularını ve saha dışında yaşananları heyecan verici bir kurguyla paylaşıyor. 10 bölümlük belgeselde 500 saatlik detaylı bir arşivin çok özel anlarını izleyebilir, Michael Jordan’ı daha önce hiç bilmediğin açılardan tanıyabilirsin. Bu arada belgeseli ilginç kılan bir başka özelliği de son iki bölümünün pandemi nedeniyle online görüşmeler üzerinden gerçekleştirilmesi.


Kalori Yakan Restoran



Listedeki spor belgesellerinden farklı olsa da birebir sporla ilgili çok ilginç bu belgesel Ekim’de BBC Earth’te yayınlandı. 58 dakikalık bu belgesel sıra dışı bir konsepte sahip bir restoranı konu alıyor. Bu restoranda müşteriler tarafından sipariş edilen yiyeceklerin kalori miktarları, spor aletleri üzerinde ter döken sporcular tarafından yakılıyor. Bilimsel verileri eğlenceli bir içerikle harmanlayan yapımın çıkış fikri fazla kaloriyi yakmak için yapmamız gereken egzersizler gösterildiğinde, %20’mizin daha az yemeyi seçtiğini gösteren araştırmalar. Fred Sirieix ve GP Zoe Williams araştırmalar üzerine bu kalori yakan restoranı açıyor. Belgesel ayrıca metabolizmamızın nasıl çalıştığı, neden kilo aldığımız ve sağlıklı bir bağırsağın yağ yakımında ne kadar etkili olduğu üzerinde de bilgiler veriyor. Yediklerine ve spora farklı bir bakışla bakmanı sağlayacak bir yapım.


Maradona Meksika’da



Yedi bölümlük bir mini dizi formatındaki bu belgesel, futbolun hem başarılı hem de sansasyonel ismi Diego Maradona’nın 2018-19 Meksika kulübü Dorados’u kurtarmak üzere Sinaloa kartelinin yuvası Culiacan’a gelmesini konu alıyor. Belgeselde Maradona’nın takım oyuncularıyla kurduğu ilişkileri izleyecek ve aynı zamanda Maradona’nın hem takımı hem de kendini kurtarma yolculuğuna eşlik edeceksin.


Free Solo



2019 yılında ‘En İyi Belgesel’ Oscar’ını da kazanan Free Solo, insanın ulaşılması imkansız görünen hedeflerine azimle çalışınca nasıl ulaşabileceğini anlatıyor. Free Solo’yu izlerken bir gerilim filmi izlemiş kadar olabilirsin. Çünkü bu belgesel dağcı Alex Honnold’un dünyanın tırmanması en zor kayalarından El Capitan’a ip kullanmadan (free solo) yaptığı tırmanışın hikayesini anlatıyor. Çekimleri çok çarpıcı, çünkü çekim ekibi de Honnold ile birlikte tırmanış yapıyor ve böylece belgeseli izlerken sen de kendini dimdik yükselen o kayaya tırmanıyor gibi hissedebiliyorsun.


Senna



2010 yapımı bu belgeselde, sadece arşiv görüntüleri kullanılmış ve üzerine herhangi bir metin ya da konuşma eklenmemiş. Böylece belgeseli izlerken talihsiz bir kazada hayatını kaybeden ünlü F1 pilot Ayrton Senna’nın her anına doğrudan dahil olmuş hissine kapılabiliyorsun. Bir saat kırk altı dakika boyunca Senna’nın hem özel hayatı hem kariyeri büyüleyici ve sürükleyici bir şekilde izleniyor. Bunun nedeni ise yönetmen Asif Kapadia’nın biyografi türündeki belgesellerde usta olması. Kapadia aynı zamanda bir başka etkileyici belgesel olan 2015 yapımı Amy’nin de yönetmeni.


Saygı ve Sevgiler;

Muhammet Yasin Aydın

Kung Fu Nedir ?

 


Wushu veya Çin dövüş sanatları olarak da bilinen Çin kung fu, geleneksel Çin kültürünün önemli bir parçasıdır. Hem vücudu hem beyni kullanan en eski ve en uzun süreli sporlardan biridir. Savunma sporları ve bokstan farklı olarak kung fu, dış teknikle iç disiplini geliştirme konusunda bütünseldir .

Çin Kung Fu Tarihi

Kung fu teorisi klasik Çin felsefesine dayanmaktadır. Asırlar boyunca eşsiz bir egzersiz yöntemi, pratik kendini savunma biçimi, öz disiplin ve sanat kombinasyonu olarak geliştirildi.

Çin Kung Fu’su ilkel toplum tarihine kadar uzanmaktadır. O dönemde insanlar vahşi hayvanlara karşı kendilerini korumak ve savaşmak için cudgeller kullanırlardı. İnsanlar kendini savunma konusunda tecrübe edindiler. Shang Hanedanlığı (M.Ö. 1600–1046) döneminde de avcılık kung fu eğitiminin önemli bir ölçüsü olarak kabul edildi.

Kung Fu Teorisi

Çin kung fu teori ve pratik sistemidir. Kendini savunma ve sağlığı koruma teknikleri birleştirilir.

Atletizm, halter, boks ve top sporları gibi alanlarda, bir sporcunun ortalama 30’lu yaşlarda emekli olması gerekebilir. Aktif spor yaşantısında ortaya çıkan yorgunluk veya yaralanmalar, daha sonraki dönemlerde spor yapmamızı engelleyebilir. Ancak, Çin kung fu’sunda farklı bir durum söz konusu. “Dış” ve “iç” kung fu arasında bir ayrım yapılır . “Dış kung fu’da tendonlarınızı, kemiklerinizi ve cildinizi kullanırsınız; iç kung fu’da ruhunuzu, enerjinizi ve zihninizi eğitirsiniz.” böylece iç kung fu, dış vücut zayıfladığında dahi kullanılabilir.

En İyi 3 Kung Fu Stilleri

Tai Chi

Taijiquan (/ tie-jee-chwen /), yani tai chi, Taocu bir iç savaş sanatıdır.  Tai Chi antik sanatı, Çin’deki her yaştan insan tarafından uygulanmaktadır. Tarihçiler, Tai Chi’nin 12. ve 17. yüzyıllar arasında uygulandığını söylemektedir. Efsaneye göre ise Zhang San-feng (Chang San-feng) adında ölümsüz bir Taocunun, bir kobra ve bir kartal arasındaki savaştan esinlenlenmiştir. Kendini savunan yılanın, korkusunu kontrol etmesi ve yüksek konsatrasyonu sayesinde saldırgan kartalın boynuna ölümcül darbeyi indirmiştir. Tai Chi, Çince gölge boksu olarak da tercüme edilir.

Çin Qi Gong

“Qi gong” (nefes egzersizi), geleneksel Çin tıbbının paha biçilmez bileşenidir. Sağlıklı bir vücutta, vücudun her bir bölgesinde ve her organında uygun miktardaserbest akışlı “qi” (enerji) olduğu söylenir. “Qi” bol olduğu ve uygun aktığı zaman vücudun sağlıklı ve güçlü olduğu düşünülmektedir. Çin Qi Gong, enerji birikmesine yardımcı olmak ve vücutta düzgün akmasını sağlamak için egzersizdir.

Shaolin Kung Fu

Shaolin Kung Fu, Çin’de ve yurtdışında iyi bilinmektedir. Shaolin Kung Fu’nun asıl amacı; sağlığı korumak, hastalıkları tedavi etmek, dağları korumak, antik tapınakları korumak, kendini savunma ve düşmanları kovmaktı. Farklı desenlere, düz formlara, zengin iç ve dış kung fu özelliklerine sahiptir. 

Antreman Sırasında Nabzın Önemi



Dengeli beslenmek ve düzenli spor yapmak, sağlıklı yaşamak isteyen vazgeçilmezleri arasındadır. Yapılan antrenman çalışmalarının bireylerin yaşına, cinsiyetine, fiziksel durumuna ve sağlığına bağlı olarak hazırlanmalıdır.

Kontrolsüz ve bilinçsiz yapılan antrenmanlar, kalp krizi gibi ciddi sorunlar ile sonuçlanabilmekte olduğundan, nabız atış hızına kadar her detay düşünülerek program yapılmalıdır. Bilinçsiz yapılan çalışmalar kalp krizinin yanı sıra olası sakatlanma ve yaralanmalara da davetiye çıkartmaktadır.

Antrenman sırasında kalp atışının, maksimum düzeye çıkmasını engelleyecek şekilde antrenman programlanmalıdır. Kalbin bir dakika içerisinde kaç kez çarptığını gösteren nabız, antrenman esnasında oldukça önemli bir değeri ifade eder. Çalışma sırasında en basit nabız kontrolü, konuşma ile yapılır. Konuşurken soluksuz kalıyorsanız, egzersizin hızını düşürmeniz gerektiğini bilmelisiniz.

Nabız Sayısı Nasıl Hesaplanır?

220 rakamından, yaşınızı çıkartın. Çıkan sonucu 0,7 ile çarpmalısınız. Örneğin; spor yapan kişinin 30 yaşında olduğunu varsayalım. Bu işlemden elde edilen sonuç 133’tür. Buna bağlı olarak nabız sayısının 135 ve üzerine çıkmaması gerekmektedir. Olması gereken en yüksek nabızı bu yöntem ile öğrenebilirsiniz.

Profesyonel sporcuların katıldığı bir müsabakayı düşünelim. Tüm bu profesyonel sporcular, bütün bir yıla yayılan bir hazırlık sürecinden geçmektedirler. Eğer siz amatör bir sporcu olarak, profesyonel sporcular ile müsabakaya katılırsanız, fizyolojik sınırlarınızı zorlamış olacaksınız. Kalpte oluşan ritim bozukları ve nabız yüksekliği maksimum düzeye çıkacaktır. Bu durumun ölümle sonuçlanması çok muhtemel bir sonuçtur.

15-20 yıla dayanan bir spor geçmişiniz bulunmuyorsa ve 40 yaşının üzerinde iseniz, spor kalbe iyi geliyor düşüncesi ile yarışmacı sporları ve ağır çalışmalardan mümkün olduğunca uzak durulması gerekiyor. Vücudunuzu alışkın olmadığı bir performansa zorlamanız halinde, fibrilasyon denilen ani kalp durması yaşamanız kaçınılmaz olacaktır.

Spor Yaparken Dikkat Edilmesi Gerekenler;

  • Çalışmalarınıza mutlaka ısınarak ve yavaş tempo ile başlamalısınız. Zamanla aktivite ve temponuzu arttırabilirsiniz. Kalp atışlarınız yani nabzınız bu şekilde, giderek artacak ve kalbinizi aşırı zorlanmadan koruyacaktır.
  • Antrenmanın öncesinde ısınma çalışmaları yaptığınız gibi, antrenman sonrasında ise soğuma çalışmalarını ihmal etmemelisiniz. Böylece yüksek nabzınızı bir anda düşürmeyecek, kalbinizi zorlamadan ideal seviyelere indirebileceksiniz.
  • Spor yapmadan hemen önce yemek yememelisiniz. Kalbinizi zorlamamak adına, son öğününüzün üzerinden minimum 1-2 saat geçtikten sonra spor yapmalısınız. Bu durumda midenizde oluşabilecek sorunları da engellemiş olacaksınız.
  • Dışarıda koşu yapmayı tercih ediyorsanız, vücut ısı seviyenizi yükseltmeyecek, sporcular için özel tasarlanmış sporcu giyim ürünlerini kullanmanızı öneriyoruz. Ayrıca koşu sırasında mümkün olduğunda düz yolda koşu yapmalı, kalbinize aşırı yüklenmenize neden olacak merdiven ve yokuşlardan kaçınmalısınız.
  • Kendinizi grip, nezle ya da halsiz hissediyorsanız, sporunuzu erteleyin. Vücudun direnç ve enerjinizin yeterli olabilmesi için spor yapmakta ısrarcı olmamalısınız.
  • Sporunuzu tamamladınız ve sonrasında duş alacaksınız. Enerjinizin tazelenmesine yardımcı olacak duşunuzu alırken, aşırı sıcak su kullanmamaya dikkat etmelisiniz. Yüksek olan vücut ısınızı daha da yükseltmenize neden olacağından, kalp ya da solunum problemleri yaşamanız kaçınılmaz olacaktır.
  • Spor esnasında çarpıntı, düzensiz kalp ritmi, göğüs ağrısı, boyun, omuz ve kollarda rahatsızlık hissi yaşadığınızı fark ederseniz bu konuyu ihmal etmemeli, mutlaka doktorunuza danışmalısınız.
  • Çalışmalarınızı tamamladıktan sonra yorgunluk, güçsüzlük, baş dönmesi, el ve ayak bileklerinizde şişme gibi sorunlar yaşıyorsanız, sporunuza bir süre ara vermeli ve konuyu doktorunuz ile paylaşmalısınız.
  • Kapsam (süre, mesafe, tekrar, yüklenme), Sertlik (şiddet, yeğinlik, intensity), sürat (enerji, yapılan çalışma), yoğunluk (sıklık) gibi değişkenleri bilerek ve tümünü dikkate alarak bir antrenman programı hazırlamalısınız.

Soğanın Faydaları Nelerdir ? Besin Değeri Nedir ?


Türk Mutfağının Vazgeçilmezi Soğan

Mutfağımız soğan konusunda oldukça zengindir. Neredeyse her sulu yemek, soğanın yağ ile birlikte kavrulması sonrasında salça ilave edilmesi ile başlar. Sarımsak, taze soğan, pırasa gibi aynı Alium ailesinden gelen soğanı bu kadar kullanıyorsak faydaları nelerdir bir bakalım. 


Soğan Mucizesi - Kanser Savaşçısı

Alium ailesinde bulunan yiyeceklerin hepsi prostat, meme, mide, kolon ve ösofegal kanserlerle savaştığı bilimsel olarak ispatlanmış ancak aynı aileden gelen soğanın ailesindeki diğer akrabalarından bir nedenle kanserle savaşma özelliği daha üstün. Soğan familyadaki diğerlerinden daha fazla quercetin içerdiğinden barındırdırdığı serbest radikallerle, enflemasyon ile savaşarak birden çok kansere karşı etkilidir.



Vitamin zengini soğan!

Soğan sağlığınız açısından güçlü bir desteci olup bağışıklıkm siteminiz için önemli bir kaynaktır. Kansere karşı bu kadar güçlü bir savaşçı olmasının yanında aynı zamanda C vitamini, B6 vitamini, manganez, folat, potasyum, fosfor ve B1 vitamini içeriyor.


Kanser Savaşçısı Soğanın Diğer Faydaları

Bir yandan kanserle bu kadar savaş verirken, soğanın vücudumuz için diğer faydaları:

  • Bağışıklık sistemini güçlendirir
  • Kalp sağlığına iyi gelir
  • Kan şekerini dengeler
  • Bakteriyel enfeksiyonlarla savaşır
  • Libidoyu destekler
  • Mide bağırsak sorunlarını rahatlatır
  • İdrar yolları hastalıklarına iyi gelir
  • Kemikleri güçlendirir

Ne kadar soğan yemeliyim?

Soğanın faydalarından yararlanmak istiyorsanız uzmanlar günde 1 adet orta boy soğan tüketmenizi öneriyor. Tüketirken bunu ister çiğ şekilde, isterseniz yemeklerinde içinde gerçekleştirebilirsiniz! 


Soğanın Besin Değerleri

100 gr. oğanın içerdiği besin değerleri:
Kalori: 38 kcal
Protein: 1,5 gr.
Karbonhidrat: 9 gr
Kolesterol: 0
Yağ: 0,1 gr
Lif: 0,6 gr
Fosfor: 56 mgr
Calcium: 27 mgr
Demir: 0,5 mgr
Sodium: 10 mgr.
Potasium: 157 mgr
Magenzyum: 12 mgr
A Vitamini: 40 IU
B Vitamini: 0,03 mgr.
B2 Vitamini: 0,04 mgr
B3 vitamini: 0,2 mgr
B6 vitamini: 0,l mgr
Folik Acid: 10 mcgr
C vitamini: 10 mgr
E vitamini: 0,3 mgr

MODUNUZU YÜKSELTMEYE YARDIMCI OLACAK 7 BESİN




Beslenme düzenine doğru besinleri eklemen kendini daha mutlu ve enerjik hissetmene yardımcı olur. İşte mod yükselten besin önerilerimiz!

Daha önceleri gıdaların beynimize ve kendimizi iyi hissetmemize bir etkisi olmadığı düşünülüyordu. Ancak aslında tükettiğimiz kafein, alkol, karbonhidratlar ve yağlar nasıl hissettiğimizi doğrudan etkiliyor.

Kış aylarında çorba içmenin bizi mutlu hissettirmesinin ya da sıcak bir yaz gününde soğuk bir karpuz yediğimizde kendimizi tazelenmiş hissetmemizin bir nedeni vardır. Tüm bu besinler, mutluluk ve heyecan duygularını uyandıran bazı beyin kimyasallarının salgılanmasını sağlar.

“Mutlu” beyin kimyasalları salgılayan yiyeceklerden bazılarını senin için seçtik. Kendini daha iyi ve daha enerjik hissetmek için bu yiyecekleri günlük beslenmene dahil edebilirsin.


Kuşkonmaz

Uzun, yeşil saplı bu bitki serotonin seviyesini artıran mükemmel bir triptofan kaynağıdır. Serotonin, ruh hali, iştah, uyku ve hafıza gibi beyin fonksiyonlarımızı düzenler. Düşük serotonin seviyeleri kaygı, depresyon veya huysuzluğa neden olabilir. Öyleyse kendini “kendine benzemiyor” gibi hissediyorsan, bir sonraki öğününe kuşkonmazı ızgarada ya da buharda pişirerek veya soteleyerek dahil etmeni kesinlikle öneririz.


Meyve ve Sebzeler

Bunların her ikisi de iyi bir ruh hali ve yüksek enerji seviyelerinden sorumlu olan B vitaminleri ile yüklüdür. B vitaminlerinin çeşitleri vardır. Örneğin B2, ıspanak ve mantarda; B3 avokadoda; B6 muzda ve B9, brokolide bulunur. Antioksidanlar hücreleri sağlıklı tutar ve hastalıkları önler. Sağlıklı bir vücut demek mutlu bir vücut demektir.




Yeşil Çay ve Kahve

Kafeinin uyanık kalmana yardımcı olması pek de şaşırtıcı değil. Spor salonuna gitmek için kendini halsiz veya motivasyonsuz hissettiğinde, içerdiği antioksidanlar sayesinde sağlık açısından pek çok faydası olan yeşil çayı veya bir fincan sade kahveyi yudumla. Bu seni canlandıracaktır. Ancak kafeini fazla kaçırmamaya dikkat et, çünkü bunun aynı zamanda “çarpıntı” gibi bir yan etkisi de olabilir.


Bileşik Karbonhidratlar

Karbonhidratlar soğuk kış aylarında ruh halini yükseltir ve iyi hissetme duygusunu artırır. Öğleden sonra atıştırmalık olarak çay ya da kahvenin yanında reçelli ekmeğin veya kahvaltıda yumurta yemenin tadını çıkartabilirsin. Alternatif olarak bir kase yulaf veya yüksek proteinli bir makarna yemeyi de deneyebilirsin. Tatlı patates, yulaf, esmer pirinç ve tam tahıllı makarna gibi yavaş sindirilen yiyeceklerden yararlanarak saatlerce zinde kalabilirsin.





Bitter Çikolata

Mutluluğunu artırmak için bir gününe en az % 70 kakaolu, bir kare çikolata ekleyebilirsin. Bitter çikolata, serotonin üretimine, sevinç ve heyecan duygularına yardımcı olan harika bir triptofan kaynağıdır. Aynı zamanda beyindeki dolaşımı arttırarak uyanıklık hissi verir ve problem çözmeye katkı sağlar. Hatta kısa süreli hafızayı geliştirdiği bile görülmüştür. Yani canın çektiğinde bir kare bitter çikolatanın tadını doya doya çıkartabilirsin!


Kinoa

Kinoa sadece bileşik bir karbonhidrat değil, aynı zamanda tam bir protein kaynağıdır. Kan şekeri seviyeni kontrol altında tutarak, açlık hissinden kaynaklanan öfke ve düşük enerjiye neden olabilecek düşüşlerden kaçınmana yardımcı olur. Diğer bileşik karbonhidratlara alerjin varsa, glütensiz bir kaynaktır. Kinoa, vücuduna ruh halini daha fazla yükselten antioksidan ve vitamin takviyesinde bulunmak için sebzelerle eşleştirildiğinde çok daha iyi bir kaynağa dönüşür.


Hindistan Cevizi Yağı

Bu tip yağlar sana depolanmak yerine anında kullanılan kaliteli bir enerji kaynağı sağlar. Hindistan cevizi yağının doğal kokusunun stresli durumlarda “savaş ya da kaç” tepkisini hafiflettiği görülmüştür. Bu kokuyu hazırladığın bir yemekte kullandığın yağdan alman da şart değildir, örneğin Hindistan cevizi bazlı bir nemlendiriciden de faydalanabilirsin.



Kestane'nin Faydaları ve Zararları Nelerdir ?

Soğuk Günlerin Vazgeçilmezi: Kestane

Kış aylarının vazgeçilmez lezzetlerinden kestane faydaları ile sağlığımıza olumlu katkılar yaparken, fazla tüketimi ise bazı problemlerin habercisi olabiliyor. Peki, kestanenin faydaları nelerdir? Kestane kilo aldırır mı, kaç kalori? İşte, kış aylarının vazgeçilmezi kestaneyi inceleyelim.


Kestanenin Besin Değerleri:


100 gramı yaklaşık 170-180 kalori civarında ve yaklaşık 40 gram karbonhidrat içeriyor. Yüksek karbonhidrat içeriği ve barındırdığı yüksek lif ile tok tutucu özelliğe sahip. Fakat 3 kestane 1 dilim ekmek yerine geçtiği için porsiyon kontrolü yapılmadığında kilo almaya neden olabileceğini aklınızdan çıkarmayın.







KESTANENİN FAYDALARI NELERDİR?

•Yüksek ateşi düşürmeye yardımcıdır.
•Sakinleştirici özelliği ile stres ve depresyon gibi sorunların önüne geçer.
•Hücrelerin erken yaşlanmasını engeller.
•Detoks özelliği vardır.
•Vücudu toksinlerden arındırır.
•Yüksek miktarda selenyum ve B1, B2, E vitaminleri içerir.
•Mide hastalıklarını hafifletir.
•Beyin hücrelerini tazeler.
•Unutkanlığı önler. Alzheimer hastalığını önler.
•Kolestrolü ve kan basıncını düzene sokar.
•Kanser riskini azaltır.
•Anemiyi önler.
•Tok tutucu özelliği sayesinde sık yemek yemeyi engeller.
•Bağışıklık sistemini güçlendirir.
•Kestane kırmızı kan hücrelerini arttırır.
•Kalbi olası hastalıklara karşı korur.
•İçerdiği selenyum sebebiyle prostat kanseri ile mücadeleye yardım eder.
•Cinsel isteği arttırır.
•Enerji verir.
•Güçlü bir antioksidandır.
•Kas ve kemik yapısını güçlendirir.
•Dişleri kuvvetlendirir.
•Koroner arter rahatsızlığına iyi gelir.
•Felç riskini azaltır.
•Lineoleik asit açısından oldukça zengindir. Bu yüzden de birçok hastalığın önlenmesine yardım eder.
•Halsizlik ve yorgunluğu alır.






KESTANENİN ZARARLARI NELERDİR?

Genel olarak kestane sağlıklı bir besindir. Yenmesinde herhangi bir sakınca yoktur. Ancak fazla tüketilmesi durumunda sakıncalar ya da kişiden kişiye göre bazı alerjik durumlar meydana gelir. Bunlar;

•Aşırı kestane tüketimi kilo almanıza sebep olabilir.
•Aşırı kestane tüketimi şişkinlik, ishal gibi bazı sindirim sistemi sorunlarına neden olabilir.
•Zengin lif içerdiği için ishal sürecinde aşırı tüketmemeye dikkat edilmesi gerekir.
•Kestane yağı içilerek tüketilmeden önce doktora danışılmalıdır.
•Hamile ve emzirme sürecinde olan anneler ve anne adayları at kestanesi ve kestane yağını içerek tüketmeden önce doktorlarına danışmalarını öneririz.
•Şeker ve tansiyon sorunu olan hastalar fazla tüketimden kaçınmalıdırlar.
•Kan inceltici ilaçlar kullanan hastalar doktorlarına danışarak tüketmelidirler.








Saygı ve sevgiler,

Muhammet Yasin Aydın



Bedenimizdeki Karıncalanmanın Nedeni Nedir ?

Bedenimizdeki Karıncalar


Duysal sinirler beyinde, omurilikte, omurilikten çıkan sinirlerin köklerinde, periferik sinir sistemi denen vücut sinirlerinde veya deride hasarlanabilir. Hasarın şiddeti ve hasarlanan sinirin yerine göre hastaların hissettikleri değişir.

Uyuşmanın şekli, hasarın yerinden etkilenmektedir. Örneğin beyinde hasarı olan bir hasta sağ veya sol vücut yarısında uyuşma hissederken, vücut sinirlerinde hastalığı olan bir hasta, sadece hasarlı sinirin duyusunu aldığı alanda, sıklıkla bacak veya kollarında uyuşma hisseder.

Polinöropati gibi vücut sinirlerinin tümünü tutan hastalıklarda el ve ayaklarda eldiven ve çorap tarzında uyuşmalar, ağrı veya yanma hissi ortaya çıkabilmektedir. Polinöropati lerin en sık nedeni şeker hastalığıdır. Şeker hastalığı vücudun birçok yerini etkilediği gibi vücut sinirlerini de etkiler. Bu duruma diyabetik nöropati adı verilir. Şeker hastalığında hasarlanan sinirler özellikle duysal sinirler olduğu için, hastalarda uyuşma ve yanma gibi belirtiler ortaya çıkmaktadır. Motor sinirlerin de etkilenmesi durumunda duysal yakınmalara güç kaybı gibi yakınmalar da eklenir.






Aşağıdaki durumlar uyuşmanın bir nörolojik hastalık sonucunda oluşabileceğini düşündürmelidir:

• Vücudun bir yarısında (yüz, kol, bacak) daha önce olmayan yeni bir uyuşma
• Uyuşma ile birlikte olan şiddetli ağrı veya güç kaybı
• Eldiven ve çorap tarzında el ve ayaklarda uyuşma, yanma hissi
• Şeker hastası olanlarda ortaya çıkan, geçmeyen uyuşma ve yanma hissi
• Özellikle ellerde olan , geceleri uyandıran uyuşma ve ağrı
• Haftalar süren uyuşmalar

Uyuşma ve karıncalanmanın tedavisi nasıl yapılmaktadır?

Uyuşmalar sadece altta yatan bir hastalık varsa ilaçla tedavi edilmelidir. Uyuşmaya neden olan hastalıklar birbirinden çok farklı nedenlerden kaynaklandığı için, uyuşmanın her hasta için geçerli standart bir tedavisi yoktur. Örneğin, neden olan hastalık şeker hastalığı ise şeker hastalığının tedavisi tekrar düzenlenmelidir. Hastada multipl skleroz hastalığı varsa öncelikle multipl skleroz tedavi edilmelidir. Polinnöropati nedeni ile olan uyuşmalara da bu şekilde yaklaşılır.

His kaybına dikkat

Diyabetiklerde ayak yarası hastalığının gelişmemesi için his kaybına dikkat edilmesi gerektiğini belirten Prof. Dr. Parmaksızoğlu, “Hastalık norolojik şikayetlerin veya damar şikayetlerinin veya ikisinin bir arada olduğu komponentler şeklinde olabilir. Sadece nörolojik şikayetler var ise yani damarlar ve atardamarlar normal çalışıyorsa bu hastalarda hangisinde sinirlerin sıkıştığı tespit edilip o sinirlere yönelik gevşetme ameliyatları yapılır. O ayağın his durumunu düzeltecektir” diye konuştu. 






Bu önerilere kulak verin 
 
  • Ayak Bakımına çok önem verin
  • Ayağınıza vuran, sıkan sert ve sivri burunlu ayakkabılar giymeyin
  • Pedikür, nasır alma gibi tedavileri kendiniz uygulamayın.
  • Ayakta yanma, uyuşma ve karıncalanma hissettiğinizde doktora başvurunuz.




Saygı ve sevgiler,

Muhammet Yasin Aydın

Esneme Hareketleri İhmale Gelmez!


Antrenman rutinlerinin gizli kahramanı esneme hareketleri ve faydaları hakkında ne kadar bilgi sahibisin?

Düzenli olarak esneme hareketleri yapmanın birçok faydası var. Bu sadece esnekliğini artırmana yardımcı olmakla kalmaz, aynı zamanda duruşunu iyileştirir, stresi ve vücut ağrılarını azaltabilir. Bu nedenle esneme hareketlerini antrenman rutinine mutlaka dahil etmen gerekir.

Esneme hareketlerini statik ve dinamik olarak ikiye ayırabiliriz. Statik esneme hareketleri ayak parmaklarına dokunmak veya omzunu germek için bir kolunu göğsünde tutmak gibi hareketsiz durduğun esnemelerdir. Öte yandan dinamik esnemeler, bacağını ileri geri sallamak veya sırtını ısıtmak için gövdeni döndürmek gibi kaslarını birden fazla kez çalıştıran, adı üstünde dinamik hareketlerdir.


Esneme Hareketlerini Ne Zaman Yapmalısın?

Uzmanlar egzersiz yapmadan önce statik esneme yapılmaması gerektiğini söylüyor. Ayrıca araştırmalar egzersiz öncesi yapılan statik esnemenin performansta düşüşlere yol açtığını da gösteriyor. Bunun yerine yapacağın dinamik esneme hareketleri kaslarını egzersize uygun şekilde hazırlayarak hareket aralığını iyileştirir ve sakatlık risklerini azaltır. Aktif bir ısınma rutini için bacak sallama hareketleri ve yürüyerek yapacağın lunge’lar ve kollarınla çember çizmek gibi dinamik esneme hareketlerine yönelebilirsin.

Ancak tercihin statik esneme hareketleri ise bunları antrenmandan sonra yaptığında kaslarının iyileşmesine ve bir sonraki antrenmana hazırlanmana yardımcı olurlar. Esneme hareketlerinin ertesi gün yaşayacağın ağrıyı azaltma etkisi olduğu söylenemez ancak gerdirdiğin kaslarına kan akışını iyileştirmeye yardımcı olduğu için iyileşme sürecin hızlanır. Statik esnemeler ayrıca sinir sisteminin yatışmasına da yardımcı olur; tıpkı hafif bir yoga akışını uygulamak gibi…




Esneme Hareketlerinin 9 Faydası

1) Esnekliğini artırır
2) Hareket aralığını geliştirir
3) Fiziksel aktivitelerdeki performansını yükseltir
4) Kaslarınıza giden kan akışını hızlandırır
5) Duruşunu iyileştirir
6) Sırt ağrısını iyileştirmeye ve önlemeye yardımcı olur
7) Stresi azaltmak için harikadır
8) Zihnini sakinleştirebilir
9) Baş ağrılarını azaltmaya yardımcı olur


Egzersizden Sonra Yapabileceğin 6 Basit ve Etkili Esneme Hareketi

1. Kalça fleksörü esnetme

Sol dizinin üzerine çök. Sağ ayağın önünde, yere düz bassın, sağ dizini bükülü tut.

Sol dizin olduğu yerde kalsın bedenini öne doğru kaydırarak kalça ekleminin ön kısmını esnet.

Bacakları değiştirmeden önce bu gerginliği 30 ila 60 saniye boyunca hisset.


2. Piriformis esnetme

Bacaklarını önüne uzatarak yere otur.

Sağ bacağını yerde düz tutarak sol bacağını kaldır ve sol bileğini sağ dizine yerleştir.

Sırtını hafifçe bük ve kalçanda bir gerginlik hissedene kadar öne doğru eğil. Bu gerginliği 30 saniye boyunca koru, ardından sağ bacağın sol dizinde olacak şekilde tekrarla.

Her bacak için 2 veya 3 kez tekrarla.


3. Kedi-inek pozu

Omurganız rahat ve nötr bir pozisyonda olacak şekilde ellerin ve dizlerin yerde durarak başla.

Göğsünü öne doğru bastırarak karnının yere doğru çökmesine izin verirken nefes al.

Başını kaldır, omuzlarını gevşet ve nefes vermeye başla.

Omurganı yukarı doğru yuvarla, kuyruk sokumu kemiğini içeri doğru getir ve kasık kemiğini öne doğru bastır.

Başını yere doğru gevşekçe bırak ve tekrarla.

Bunu bir dakika içinde birkaç kez yapmayı deneyebilirsin.


4. Ayakta baldır esnetme

Destek için bir duvarın veya sandalyenin yanında durarak başla. Bir ayağın diğerinin önünde, öndeki diz hafifçe bükülü olsun.

Arkadaki dizini iki topuğun yerde olacak şekilde düz tut ve duvara veya sandalyeye doğru öne doğru eğ.

Arka bacağının baldırı boyunca bir gerginlik hissetmelisin.

Bu gerginliği 20 ila 30 saniye korumaya çalış.

Bacakları değiştir ve her iki tarafta en az 2 veya 3 tekrar yap.




5. Triceps esnetme

Ayakların kalça genişliğinde açık olacak biçimde dur.

Sağ kolunu tavana doğru uzat, ardından dirseğini bükerek sağ avucunu sırtının merkezine doğru getir.

Sağ dirseğini hafifçe aşağı itmek için sol elini yukarı kaldır.

Kolları değiştirmeden önce bu gerginliği 20 ila 30 saniye koru.

Her tekrarda daha derin bir esneme elde etmeye çalışarak her iki tarafta 2 veya 3 kez tekrarla.


6. Ayakta kol kası esnetme

Dik dur. Ellerini arkana getir ve omurganın tabanına yerleştir.

Kollarını uzat ve ellerini avuç içlerin aşağı bakacak şekilde çevir.

Ardından kol kaslarında ve omuzlarında gerginlik hissedene kadar kollarını olabildiğince yukarı kaldır.

Bu pozisyonu 30 ila 40 saniye koru.

2-3 kez tekrarla.



Kaynak: https://fitblog.com.tr/fitness/esneme-hareketleri-ihmale-gelmez/




Saygı ve Sevgiler,

Muhammet Yasin Aydın

DİYETTE YAPILAN 5 ÖNEMLİ HATA


Kilo vermeye çalışan kişilerin en sık yaptığı 5 diyet hatası Diyetisyen Ali Dereli’nin yazısında.

Kilo vermek bilinçli, istikrarlı ve özverili olmayı gerektiren bir süreçtir. Bu sürece giren bazı kişiler kulaktan dolma bazı bilgilerle daha hızlı kilo verebileceğini düşünse de bu vücuduna ve bünyene faydadan çok zarar verir. Diyetisyen Ali Dereli, diyette en sık yapılan 5 hatayı açıklıyor ve bunların yerine hangi sağlıklı alışkanlıkları yerleştirmen gerektiğini anlatıyor.


Diyeti başlayıp biten bir şey olarak düşünmek

Sonu gelecek bir şeymiş gibi başladığın her diyet programı bitiminden sonra tekrar başa dönmen ile sonuçlanır. Buna literatürde Yo-Yo diyet adı verilir, yani sürekli kilo alıp verme ile sonuçlanan bir kısır döngü. Araştırmalar kilo kaybından sonra tekrar aldığın kiloların kalp krizi riskini yükselttiğini söylüyor. Diyetin, kaçamaklarınla, sağlıklı/sağlıksız tercihlerinle, öğün saatlerin ve sıklığı ile öğreneceğin ve hayatının tümüne yerleştireceğin bir olgu olmalı. Diyetine sakın bir gün bitecek diyerek başlama. 


Az kalorili beslenmek veya aç kalmak

Vücudun doğru çalışabilmek için yeterli enerji ve besin öğelerine ihtiyaç duyar. Yetersiz enerji aldığında vücudun bu eksiği tamamlayabilmek adına uzun dönemde seni haddinden fazla zorlar. Başa çıkamayacağın açlık atakları, sonrasında seni daha fazla yemeye yönlendirebilir. Bunun yanı sıra, eksik aldığın her besin öğesi vücudunda bazı aksaklıklara sebep olabilir. Az kalori ile yaptığın diyet programı sonrasında belki seni çok mutlu edecek bir kilo kaybı yaşarsın, fakat 1 sene sonra tekrar kilo vermek istediğinde işler senin için daha zor olabilir. Bütün bunlarla birlikte, özellikle kadınlarda sıklıkla yaşanan kıtlık sendromu sonucunda, düşük kalorili beslediğin vücudun kendini korumaya alır ve kilo kaybı yaşayamazsın. Bu sefer daha da düşük kalorili bir diyete başvurabilirsin. Bu durum seni içinden çıkılmaz, sağlıksız bir döngüye sokabilir. Lütfen 1000 kalorinin altındaki bir diyeti yapma.




Spor yapmadan diyet yapmak

Bu belki de en sık yapılan diyet hatalarının başında geliyor. Şimdi spor yapmaya hazır değilim, biraz kilo vereyim daha rahat yaparım, bu ağırlık ile çok zor spor yapmam gibi bahaneleri aklından çıkar. Bütün bu aklından geçenler doğru olabilir, 120 kilo birinin bir anda yüksek performanslı bir spora başlaması eklemlerine zarar verebilir. Ama bahsettiğim şey sadece birazcık hareket. 10 dakika, 15 dakika, 1 saat, sadece yürüyüş, biraz yüzme sana ne iyi geliyorsa… Kilo kaybında tek başına diyetin etkisi %30, tek başına egzersizin etkisi %10, ikisi birleştiğinde etki %95. Diyet programına başladığın gün ve hatta ondan bir iki gün önce egzersize başlamalısın. Bu diyetine, motivasyonuna, kilo kaybına, kısacası sana çok iyi gelecek emin ol. 


Tek tip beslenmek

Bu daha en başından diyetine hata ile başlaman anlamına gelir. Bir diyetin başarılı olabilmesi için olmazsa olmaz olan şeylerin başında iyi bir bağırsak florası ve sindirim sistemi gelir. Bağırsak florasını oluşturun milyarlarca bakteri bulunur. Trilyonlarca bağırsak işçisinin her birinin görevi birbirinden farklıdır. Bazıları karbonhidratlar ile uğraşır, bazıları proteinlerle, kimisi vitaminler, kimileri de mineraller ile. Vücuduna verdiğiniz tek tip besin hep aynı işçilerin çalışmasını, diğerlerinin yan gelip yatmasını sağlar ve anlayacağın bağırsaklarının tembelleşmesine sebep olur. Tembel, bozuk, sağlıklı çalışmayan bir bağırsak, diyetinde hedefin ne ise bu sonuca ulaşmanı epey zorlaştıracaktır. Tek tip beslenmenin sebep olduğu oluşan yetersiz beslenmeyi söylemiyorum bile.




Diyetini bozmaktan korkmak

Beslenme programının dışında bir şey tüketmen demek, diyetinden vazgeçmen anlamına gelmez. Pazartesi başladığın diyet Salı günü her şey yolunda bir şekilde devam ederken, Çarşamba gününe muhteşem girdiğinde, öğlen bir arkadaşının yapacağı ikram veya bir yemek daveti ile bozulmaz. Eğer bozulduğunu düşünürsen bu durum seni Perşembe günü daha savunmasız hale getirir ve arkadaşını beklemeden bir de bakmışsın ki kendine bir şey ısmarlıyorsun. Bütün bu sürecin sonunda Cuma akşamı geldiğinde, “Bu hafta zaten gitti, Pazartesi günü tekrar başlayayım” dersin. Robot değilsin, sosyal bir varlıksın, yani mutlaka kaçamakların olacak. Yaptığın büyük ya da küçük bir hatanın seni diyetinden uzaklaştırmasına izin verme. Ve hatta bu hatalara diyetinin bir parçası gibi davran böylece diyetinden hiç çıkmadan yolunuza devam edebilirsin.


Yazar: Diyetisyen Ali Dereli

Kaynak: https://fitblog.com.tr/beslenme/diyette-yapilan-5-onemli-hata/


Saygı ve Sevgiler,

Muhammet Yasin Aydın



Sporda Sürdürülebilirlik Mümkün mü ?


Spor yaparken sürdürülebilirliğe daha fazla özen göstererek doğaya daha saygılı olmak için neler yapabilirsin?

Gezegenimiz ne yazık ki plastik atıklar ve iklim değişikliği gibi çevre problemleriyle karşı karşıya. Bu problemler nedeniyle her birimizin bireysel olarak bazı adımlar atması gerekiyor. Örneğin miktarı tek kullanımlık plastiklerin atığa dönüşmesinin önüne geçmek için poşet yerine bez torba, pet şişe yerine matara kullanmak gibi küçük değişiklikler bile fark yaratabilir.

Günlük hayatında yapabileceğin bu değişikliklerin yanı sıra spor yaparken de daha sürdürülebilir kararlar verebilirsin. Bir yandan fitness hedeflerine ulaşmak için çabalarken diğer yandan gezegendeki karbon ayak izini azaltmanın da pek çok yolu var. İşte spor hayatında yapabileceğin bazı değişiklikler…


Enerjini bitkilerden al

Gıda endüstrisi için hayvan yetiştirmek sera gazı emisyonlarının önemli bir nedeni. Fındık ve baklagiller gibi bitki bazlı proteinler ise daha gezegen dostu tercihler. Sen de tercihen lokal ve organik olarak yetiştirilmiş olanlardan seçeceğin bu bitkisel proteinleri beslenmene daha fazla dahil ederek karbon ayak izini önemli ölçüde azaltabilirsin.


Giysi ve ekipmanları esnek kullanımlı olanlardan tercih et

Artık piyasada satın alabileceğin, yaratıcı tasarımlara, ileri kumaş teknolojilerine sahip birçok giysi ve ayakkabı var. Bunlar farklı hava koşulları ya da farklı amaçlar için ayrı ayrı parçalar satın alma zorunluluğunu ortadan kaldırıp birden fazla amaca hizmet edebiliyor. Daha da önemlisi, performansından da ödün vermeden çevreye olan olumsuz etkini azaltabilmeni sağlıyorlar.




Kullandığın ulaşım araçlarına dikkat et

Günümüzde büyük spor etkinlikleri planlanırken katılımcıların ve seyircilerin bu etkinlik için yapacağı yolculukların çevresel etkileri de hesaba katılıyor. Çünkü bu etkinliklerde, iklim değişikliğine yol açan karbon salınımlarının yüzde 90’ı bu yolculuklardan kaynaklanıyor.

Sen de bireysel olarak spor salonuna giderken sana yakın kulüpleri tercih edebilir; eğer bir spor etkinliğine gideceksen direkt uçuşları ya da mümkünse tren gibi taşıtları kullanabilirsin.


Ayakkabılarını bağışla

Koşu ayakkabıların artık istediğin performansı göstermeyecek kadar eskidiyse bile bir başkasının onları hala severek kullanabileceğini unutma. Bu spor giysilerin için de geçerli. Bazı markaların ihtiyacı olanlara ulaştırmak ya da geri dönüştürerek farklı amaçlarla kullanmak üzere eskiyen ayakkabıları aldığı programları bulunuyor. Bunları araştırabilir veya belediyelerin eski giysileri topladığı geri dönüşüm kutularını kullanabilirsin.


Besin takviyelerinin ambalajlarını doğru seç

Eğer elektrolit gibi besin takviyeleri alıyorsan bunları yeniden kullanılabilir şişelerde karıştırabileceğin toz veya tablet gibi konsantre ürünlerden seç. Çünkü atık oluşmasını en baştan önlemek, ikincil stratejiler olması gereken geri dönüştürmek ve yeniden kullanmaya göre daha iyidir.




Yerel davran

Elbette bazen senin adına çok önemli olan, büyük ölçekli bir spor olayına katılmak için uzak bir yere gitmek isteyebilirsin. Ancak örneğin yerel maratonlar gibi daha küçük seçeneklerinin olabileceğini de unutma. Üye olacağın spor salonunu seçerken de hem karbon ayak izini azaltmak hem de kısa sürede ulaşarak zaman kazanmak adına, yaşadığın yerdekilerden birini tercih et. Birçok kulübü bulunan MACFit senin için en ulaşılabilir seçeneklerden biri olacak.


Çevreni bilinçlendir

Birinci adım sürdürülebilirlik açısından kendi sorumluluğunu almandı. İkinci adım ise bu davranışları yaygınlaştırmak için çevreni bilinçlendirmek. Unutma, çoğu zaman değişimi etkileyecek bir şeyler için sadece bir kişinin konuşması bile yeterli olabilir.


Sevgi ve Saygılar,

Muhammet Yasin Aydın

Aşırı Terlemenin Nedeni



Aşırı Terleme


Her zaman ter koktuğumuzu düşünür, kendi kendimizi yiyip bitiririz. Normal şartlarda bile bu kadar terlediğimizi görünce ‘heyecanlanınca acaba nasıl oluru’ diye düşünmek korkutur bizi. Aşırı terlemenin üzerimizde yarattığı etkiler saymakla bitmez. Ancak her problemde olduğu gibi aşırı terlemenin de nedenleri ve çözümleri vardır.


Doğal bir soğutma sistemi; terleme

Ter bezi olsa da erkeklerde bulunan ter bezleri daha çok aktiftir. Terleme insan vücudunun ısısını sabit tutmaya yarayan fizyolojik bir olay olup bir nevi vücudun soğutma sistemidir. Yani dışarıdaki hava ne kadar değişirse değişsin vücut sıcaklığımızın stabil kalmasını sağlayan, vücudun sıcaklığa karşı gösterdiği terleme reaksiyonudur.





Vücudumuzda toplam 2-3 milyon ter bezi bulunur

Terleme bizim dışımızda gelişen, metabolizmamızın doğal bir fonksiyonudur. Üstelik vücudumuz için iki önemli fonksiyonu vardır; cildi nemlendirip, vücut ısısını sabitler ve vücudun boşaltım sistemine katkı sağlar.
Ne kadar terlediğimiz ise daha çok sahip olduğumuz ter bezi sayısıyla ilgilidir. Bir insan 2 ila 4 milyon arasında değişen sayıda ter beziyle doğar. Tüm bu ter bezleri ergenlik döneminde tamamen aktif duruma geçer


Normal terleme nedenleri:

• Sıcak hava,
• Aşırı nem,
• Kalın ya da yanlış giyinmek,
• Sentetik kıyafetler tercih etmek,
• Spor yapmak,
• Fiziksel anlamda yorulmak,
• Sigara içmek,
• Alkol almak,
• Acılı- baharatlı yiyecekler tüketmek,
• Kahve, çay gibi sıcak içecekler tüketmek,
• Stres, heyecan





Aşırı terleme nedenleri:

Terlemenin vücudumuz için gerekli ve sağlıklı bir reaksiyon olduğunu söylemiştik. Ancak bazı şartlar vardır ki terleme aşırı boyuta geçer ve çeşitli hastalıkların belirtisi olabilir. Bu anlamda

İkincil tip hiperhidrozda ise aşırı terleme başka hastalıklara işaret eder. Bu hastalıklar; aşırı terlemenin nedenleri normal terleme nedenlerine göre farklılık gösterir.
Aşırı terlemenin asıl nedeni hiperhidrozdur. Ancak aşırı terlemenin de farklı nedenleri vardır. Birincil tip hiperhidrozda özellikle genetik etkenler ön plandadır. Sebebi ise ter bezlerinin normale oranla 4-5 kat fazla çalışmasıdır.

• Alkol ya da uyuşturucu madde yoksunluğu,
• Akciğer hastalıkları,
• Diyabet,
• Düşük kan şekeri,
• Troid bezinin fazla çalışması,
• Menopoz,
• Bazı kanser türleri,
• Kalp hastalıkları,
• Ateş ve enfeksiyonlar, tüberküloz





Aşırı terleme ne zaman gerçek bir tehlikeye dönüşür?

Kişide terlemeyle birlikte aşağıdaki belirtiler gözlemleniyorsa tehlike çanları çalıyor demektir. Bu belirtiler;

• Yüksek ateş,
• Göğüste ağrı,
• Nabızdaki artış,
• Nefes darlığı,
• Yaşanan ani kilo kayıpları


Aşırı terlemeye karşı ne yapılabilir?

Sempatik sinir bütünlüğünün belli seviyelerde bozulması nedeniyle vücut bölgelerinde oluşan aşırı terlemenin, normal terleme düzeyine indirilmesi ancak cerrahi tedavi yöntemleriyle mümkündür. Bu cerrahi uygulama deneyimli bir göğüs cerrahisi uzmanı tarafından genel anestezi uygulanarak yapılır.
Bunun dışında geçici önlemlerle de aşırı terleme az da olsa kontrol altına alınabilir. Bu önlemler; deodorant kullanma, sistemik antikolinerjik ilaçlar, iyontoforez ve botoks uygulaması şeklinde özetlenebilir. Botoks uygulamasında koltuk altı, avuç içi veya ayak tabanına oldukça küçük iğnelerle müdahale edilir. Bu sayede ter bezlerinde sinir iletisini etkili bir şekilde bloke ederek etkisini gösterir.




Saygı ve sevgiler,

Muhammet Yasin Aydın

Makrobiyotik Beslenme Nedir ?




Makrobiyotik beslenmenin temelinde katkı maddesi olan besinlerden, işlenmiş gıdalardan, konserve, alkol, rafine şeker, bal, çikolata, pekmez gibi yüksek enerjili gıdalardan uzak duruluyor. Ayrıca kırmızı ve beyaz et, yumurta, süt, peynir gibi besinleri de olabildiğince azaltıyor.

Özetle bu beslenme çeşidi Yin-yang felsefesine uygun şekilde aşırı besinleri reddediyor. Aşırı Yin besinler olan şeker, baharat alkol ve aşırı Yang olan besinler et, yumurta ve peynirin metabolizma üzerinde fazlaca etkili olduğu için zamanla rahatsızlıklara yol açacağı düşünülüyor.





MAKROBİYOTİK ÖRNEK DİYET LİSTESİ NASIL PLANLANMALI?

  • Makrobiyotik diyet listesi tam tahıllı besinleri temele oturtuyor.
  • Yüzde 50-60 civarı esmer pirinç, arpa, yulaf, buğday, karabuğday, mısır, çavdar ve bu tahıllardan yapılmış gıdalar,
  • Yüzde 20-30 civarı toprakta ya da deniz altında yetişmiş taze mevsim sebzeleri (çiğ tüketmek şartıyla)
  • Yüzde 5-10 civarı mercimek, nohut, kuru fasulye, barbunya gibi kurubaklagiller
  • Yüzde 5 civarı meyve, balık, deniz ürünleri ve pirinç şurubu, arpa maltı, elma suyu gibi doğal tatlılar. Aynı zamanda tahin, soya sosu, elma sirkesi gibi soslar.
  • Haftada bir ya da iki kez ise beyaz etli balık.

Makro: Büyük / Bios: Yaşam
Makrobiyotik: Büyük Yaşam


Makrobiyotik yaklaşıma göre, yediğimiz yiyecekler, içerisinde yaşadığımız iklim ve coğrafya ile kurduğumuz günlük ilişkiler bütünsel çevremizi, yani “büyük yaşamı” oluşturur. Dolayısıyla her birimiz bu makrobiyotiğin birer sonucuyuz ve ondan sürekli olarak etkileniyoruz. Tıpkı Aveline Kushi’nin dediği gibi: “Makrobiyotik beslenme, fiks ya da kısıtlı bir rejim olmaktan ziyade dünyanın kendisi kadar esnek ve çeşitlidir.”

Bir tedavi ve yeniden canlandırma sanatı olan ve Çin geleneğine, özellikle de yin-yang ilkesine, dayanan makrobiyotiği Batı dünyasına Georges Osawa ve Michio Kushi getirmiş.





İŞTE AKILDA TUTULMASI GEREKEN BİRKAÇ ÖNEMLİ İLKE

•Besinlere yang özellik katan dört önemli unsur: Isı, zaman, basınç ve tuz.

•Bir besin ne kadar çok işleme tabi tutulursa o kadar yin hale gelir.

•Aşırı yin/yang bir şey yediğinizde, tam tersini (yang/yin) yeme ihtiyacı duyarsınız. Çünkü vücut dengesini geri kazanmaya ihtiyaç duyar. Tıpkı et (aşırı yang) yedikten sonra canınızın dondurma (aşırı yin) çekmesi gibi!

•Aşırı uçlardan kaçınmak önemlidir! Orta seviyedeki besinler (ne aşırı yin ne de aşırı yang) her zaman dengeyi bulmanıza yardımcı olur.




Saygı ve sevgiler,

Muhammet Yasin Aydın





Kolanın Tarihi ve Yeni Nesil Zero Kola


Lezzeti ve serinletici etkisini keşfettikten sonra, zamanla bu karışımı insanlara denetmiştir. Hepsinden alınan sonucun olumlu olduğunu görünce, iki sokak ötede ki bir eczacı ile anlaşıp bardağını 5 Cent’ten satışa çıkardı ve kısa sürede satışlar patladı. Pemberton bu yeni karışımın seri üretimine geçmiş ve zamanla reklam stratejileri ile satışları epey yükseltmiştir. Bu yükselişe tam olarak tanık olmaya ömrü yetmeyen Pemberton ’un bu karışıma dair patenti ve tüm hakları Asa Griggs Candler adlı bir iş adamına satılmıştır. Bu hadiseyle beraber ”Cola” adı verilen bu şekerli karışım evrensel olma yolunda ilk adımını atmıştır.


YENİ NESİL ZERO KOLA

Kola piyasası tüm dünyaya yayıldıkça ülkelerin sağlık bakanlıkları harekete geçmiştir. Gerek kamu spotları gerekse araştırmalar sonucunda, insanlar kolanın zararları adına bilinçlendirmeye başlanmıştır. Özellikle şeker içeriğinin vücutta yaratmış olduğu tahribata epey değinilmiştir. Durum böyle olunca kola firmaları 0 kalorili (yani şekersiz) kola üretmeye başlamıştır. Bu ürünler tanıtıldıkça insanlarda ”şekersiz kola faydalı” mantığı oluşmuştur. Bu algının oluşması çok doğaldır fakat bu algı başlı başına yanlıştır. Şekersiz olmasına rağmen bu içecekler hala tatlıdır. Neden böyle olduğunu düşündünüz mü? Ben söyleyim; içinde ”aspartam” denen tatlandırıcı bir madde bulunmaktadır ve bu madde sofra şekerinden tam 200 kat daha tatlıdır. Yapılan araştırmalarda aspartamın karaciğer rahatsızlıkları, beyin-sinir fonksiyonu bozuklukları ve hamilelerde erken doğum gibi durumlara yolaçabildiği tespit edilmiştir. Aspartam kullanımı ve bunun kullanım dozu şimdiye kadar bile FDA (Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi) gibi devlet kurumlarının halen tartışmaya açık bıraktığı bir konudur.





KOLA NEDEN BU KADAR ÇOK SEVİLDİ?

Pemberton ‘un keşfetmiş olduğu kolanın pazarlanmasında ki ilk sloganı ”iç ve ferahla” idi. Gerek asidik yapısı gerekse tat olarak tatlı olması soğuk içilmeye müsait bir hale getiriyordu. Tatlı konusuna dikkat çekmek istiyorum. Çünkü bu tatlılık kolanın yoğun şeker içeriğinden gelmektedir. Son yıllarda yapılan araştırmalar incelendiğinde, özellikle rafine şekerlerin, zamanla bağımlılık yaptığı ortaya çıkmıştır. Bu bağımlılığın temeli yarattığı haz duygusudur. Şekerlerin bu etkisiyle beraber kolanın insanları ne denli cezbetmesi gayet normaldir.


KOLA ZARARLI MIDIR?

Bir bardak (200-250 ml) kola yaklaşık 7 küp şeker içerir. Vücuda bir anda bu kadar çok saf şeker girmesi kan şekerini hızlı bir şekilde yükseltir. Kan şekerinin de hızlı yükselmesi ile bol bol insülin salgılanır. İnsülin metabolizmada görevini bitirdikten sonra vücutta yağ olarak depolanır. Siz kola içmeye devam ettikçe bu döngü hep tekrarlar ve özellikle göbek bölgesinde yağlanmalar oluşur. İş bununla kalmaz. Zamanla hücreler insüline karşı duyarsız bir hale gelir ve insülin artık görevini yapamaz. Bu durum ilk etapta insülin direnci olarak seyreder ve uzun vadede diyabet hastalığı olarak kendini gösterir. Yağlanmalar da bir müddet sonra damar tıkanıklığı yaratır ve zamanla kalp damar hastalıkları ortaya çıkar. Bunlara ek olarak asidik yapısında sindirim sistemi dokularında tahrip, reflü ve hazımsızlık gibi sorunlar yaratır.


ASPARTAM NEDİR?

Aspartam, kimyasal formülü aspartil-fenilalanin-1-metil ester olan tatlandırıcıdır. Kimyasal olarak aspartat fenil alanin aminoasitlerinden oluşmuş bir depeptidin metil esteridir. Aynı orandaki 180 kat daha tatlıdır.





KOLANIN HAYATIMIZDAKİ ŞAŞIRTICI FAYDALARI




AĞRI KESİCİ

Böcek sokmalarında bir parça pamuğa kola döküp etkilenen bölgeye koyabilirsiniz. Kaşınma ve yanma hissi azaltacaktır. Buda içerdiği kafein yüzünden olur çünkü kafeinin anestezi etkisi vardır. Denizanası çarpmalarında da kullanılır.


BANYO TEMİZLİĞİ

İçerdiği ortofosforik asit kireç ve benzeri kalıntıları çözer. Bir sünger veya sprey yardımıyla kolayı temizlemek istediğimiz yüzeye uygulayın.


KÖTÜ KOKULAR

Eğer gaz veya eşya yakıt kokan eşyalarınızı 1’e 1 ölçüde hazırlayacağınız kola ve su karışımında bekletin. Balık ve diğer ağır kokuların giderilmesine yardımcı olmaktadır.


BOZUK PARA TEMİZLEME

Kirli ve kararmış demir paraları bir kavanoza koyun ve kola dökerek bekletin içerdiği asitten dolayı pasların ve kirlerin kabararak kaybolmasına neden olur.


YAPIŞAN SAKIZI ÇIKARMA

Saçınıza sakız yapıştıysa panik yapmayın yapmanız gereken. Üzerine biraz kola dökerek 5-10 dakika bekletin yapıştığı yerden çıkarabilirsiniz.







Saygı ve sevgiler,

Muhammet Yasin Aydın


Bitter Çikolatanın Sırları


Bitter Çikolatanın Sırları


‘Siyah çikolata’ olarak da bilinen bitter çikolata, kakao ağacı, yağ, şeker ve kavrulmuş kakao çekirdeklerinden yapılır. Bitter çikolata da sütlü çikolatanın aksine daha az süt bulunmaktadır. Ayrıca diğer çikolatalara göre daha tatsızdır. Bitter çikolatanın en kalitelisi içerisinde yüzde 70 ila yüzde 99 oranında kakao bulunanıdır. Yani çikolata ne kadar acı ise o kadar kalitelidir.

Bitter çikolata çoğu insan tarafından sevilerek tüketilir. Bu çikolatayı sade yiyebileceğiniz gibi evde hazırlayacağınız proteinli keklerin içine de katabilirsiniz. Bu çikolatayı akıllıca yemek yani aşırıya kaçmadan tüketmek sağlığınızı da olumlu yönde etkiler. İyi antioksidanların kaynaklarından biridir. Bitter çikolata da bulunan diğer sağlıklı besinler; çözünür lif, potasyum, manganez, çinko, selenyum, bakır, magnezyum ve demirdir.





STRESİ HAFİFLETİR

Bitter çikolata faydaları denilince anlatılması gereken ilk önemli madde strestir. Stresten veya dağınık ruh halinden kurtulmak için daima bitter çikolataya güvenebilirsiniz. Bu çikolata nörotransmitter serotonin düzeylerini artırmaya yardımcı olan doğal bir antidepresandır. Birçok bilim adamı tarafından yapılan ve yayınlanan araştırmalarda, bitter çikolatada ki kimyasal bileşiklerin yüksek stres seviyelerini düşürmede anahtar rol oynadığını doğrulandı. İki hafta boyunca günlük 1.4 gram bitter çikolata yiyen insanların vücudunda ki stres hormon seviyelerinin azaldığı belirlendi. Ayrıca bitter çikolata da stres, yorgunluk, depresyon ve sinirlilik ile mücadeleye yardımcı olan magnezyum vardır. Stres ile mücadele için çikolata yerken, içerisindeki kakaonun yüzde 85 veya daha fazla olduğundan emin olun.





KOLESTEROL SEVİYESİNİ DÜŞÜRÜR

Bitter çikolata kandaki (kötü kolesterol) seviyesinin düşürülmesine yardımcı olur. Koyu çikolatada bulunan güçlü antioksidanlar da kalp krizi veya inme riskini azaltır. Klinik çalışmalardan elde edilen kanıtlar da, kakaodaki HDL ve yüksek yoğunluklu lipo protein (iyi kolesterol) seviyesini artırabilir olduğunu göstermektedir.





KİLO VERMENİZE YARDIM EDER

Bitter çikolata faydaları deyip kilo vermeyi ele almamak olmaz. Kopenhag Üniversitesi’nde yapılan araştırmaya göre, aşırıya kaçmadan bitter çikolata yemek insanda doygunluk hissi sağlar ve yağlı, tatlı ve tuzlu gıdalara duyulan isteği azaltır. Kendinizi tok hissedeceğinizden dolayı bir sonraki öğünde de daha az yemek yersiniz. Ayrıca, antioksidan bakımından zengin olan, koyu çikolata sindirimi hızlandırabilir. Hatta daha fazla yağ ve kalori yakmak için metabolizmanızı canlandırabilir.





SAĞLIKLI TUTAR

Diyetinde orta miktarda bitter çikolata olan kişilerin ciltleri daha parlak ve kusursuzdur. Koyu çikolatada bulunan çeşitli antioksidanlar hücrelerde hasara neden olan serbest radikallerle savaşır ve cildi korur. Serbest radikaller yaşlanma sürecini yavaşlatabilir. Koyu çikolata da bulunan flavonoidler cildinizi güneşin zararlı ultraviyole ışınlarından, güneş yanığından ve cilt kanserinden korur. Koyu çikolatada ki kakao özü cildin hidrasyonunu engeller ve cildi geliştirir. Cilt pürüzlerini gidermeye yardımcı olur.





BEYİN GÜCÜNÜ ARTTIRIR

Bitter çikolata da beyin fonksiyonlarını geliştirir. Nottingham Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre, bitter çikolata tüketen insanların beynindeki kan akışı üç saat boyunca artmıştır. Bu da, kısa süreli bellek ve kısa süreli genel uyanıklık düzeylerini artırır.





İNMEYİ ÖNLER

Bitter çikolata faydaları denilince kimse felç hastalığına iyi gelebileceğini düşünemiyor. Düzenli ve aşırıya kaçmadan tüketilen bitter çikolata ilerleyen yaşlarda meydana gelen inme riskini düşürür. Çikolatanın bu etkisinin kaynağı, içerisinde bulunan antioksidan maddeleridir. Bitter çikolatanın içinde bulunan flavonoidler kanın yapışkanlığını azaltır, kalp krizine, felçlere ve kan pıhtılaşmasına iyi gelir.





Saygı ve sevgiler,

Muhammet Yasin Aydın




Ketojenik Diyet Nedir ?


Normal sağlıklı beslenme planlarında kaçınılan pek çok besin türü, bu diyetlerde temel enerji kaynağı olarak tercih edilir. Yüksek yağ içeriği, düşük karbonhidrat ve protein içeriği nedeniyle bu diyetlerin uygulanması zor olup uzun süre devam ettirilmesi hem zorlayıcı hem de sağlık açısından riskli olabilmektedir. Özellikle karbonhidratlar konusunda oldukça katı olan bu beslenme tarzında ekmek, tahıllar, undan üretilen her türlü besin ve şeker gibi karbonhidrat kaynakları katı yasaklar arasındadır. Ketojenik diyetlerin zayıflama amacıyla tercih edilmeye başlaması, geçtiğimiz birkaç yıl içerisinde popülerleşmesine bağlı olarak ortaya çıkmış ve ketojenik beslenmenin zayıflama ve sağlık üzerindeki etkileri pek çok araştırma konu olmuştur. Sağlık yönünden oluşturduğu riskler nedeniyle bu diyetin zayıflama amacıyla tercih edilmesinin güvenilir olup olmadığı hakkında henüz kanıtlanmış sonuçlara ulaşılamamıştır. Bu nedenle ketojenik diyet, mutlaka hekim tarafından önerildiği durumlarda, sağlık kontrollerinin sürekli ve düzenli olarak yaptırılması şartı ile kısa süreli olarak uygulanmalıdır. Diyetin temel amacı; düşük karbonhidrat alımı ile vücudun ketozis moduna geçirilmesi ve vücut depolarında yer alan yağların yakılmaya başlamasının sağlanmasıdır. Diyetin karbonhidratlar yönünden oldukça kısıtlı olması yalnızca en çok bilinen karbonhidrat kaynakları olan ekmek, tahıllar, hamur işleri gibi besinleri değil meyveler, sebzeler, süt ve süt ürünleri, yağlı tohumlar, kuru baklagiller gibi birçok besin türünün tüketilememesine neden olur. Karbonhidrat ise yalnızca hamur işleri gibi sağlıksız gıdalarda değil, bazı çok sağlıklı gıdalarda da yer alıyor. İşte ketoyu diğerlerine göre bir parça daha zorlu kılan tarafı bu. Ancak bedenin bir kez keto moduna geçince karbonhidrat pek aramamaya başladığın için işin kolaylaşıyor. 







Ketojenik Diyette Yenilmemesi Gereken Gıdalar

  • Tahıllar — Buğday, mısır, pirinç, yulaf türevleri
  • Şeker — bal, agave, akaağaç şurubu, pekmez
  • Meyve — elma, muz, portakal, kavun, karpuz
  • Kökler — patates, tatlı patates
  • Baklagiller

Ketojenik Diyette Yenilebilir Gıdalar

  • Etler — balık, biftek, kuzu, kümes hayvanları, yumurta
  • Yeşil Yapraklı Sebzeler — Ispanak, lahana, roka, marul
  • Toprak üstü sebzeleri — brokoli, karnıbahar
  • Bol yağlı süt ürünleri — Kaşar, beyaz beynir, krema, tereyağı
  • Yemiş ve tohumlar — ceviz, fındık, ay çekirdeği, kaju, makademia
  • Avokado ve böğürtlengiller — yaban mersini, böğürtlen, karadut, frambuaz gibi glisemik indeksi düşük olanlar
  • Tatlandırıcılar — stevia, eritritol gibi düşük karbonhidratlı tatlandırıcılar
  • Diğer yağlar — hindistan cevizi yağı, çörek otu yağı, iyi zeytinyağı, susam yağı, vs.        







Ketojenik diyet de yüksek yağ bazlı bir beslenme biçimi olduğu için günlük kalorilerinin çoğu yağlardan gelmesi gerekir. Makro değerlerini, yani alacağınız kalorilerin %70 Yağ, %25 Protein, %5 Karbonhidrat olarak düşünebilirsiniz. Ketojenik beslenmeye başlanıldığında ne olursa olsun günlük net karbonhidrat oranın 20 gramı geçinilmemelidir.





Saygı ve sevgiler,

Muhammet Yasin Aydın

Sarımsağın Faydaları Nelerdir ?


Doğal Antibiyotik Sarımsak


SARIMSAK

Doğal antibiyotik özellikleri bulunan bu şifalı bitki ayrıca antiviral, antifungal ve antiparazitik etkiye sahiptir. Bu nedenle başta grip, nezle, astım olmak üzere, öksürük, bronşit, bademcik romatizma ve eklemlere iyi geldiği bilimsel çalışmalar ile kanıtlanmıştır. Sarımsak yüksek miktarda manganez ve B6, yeterli miktarda Cvitamini, bakır, selenyum, fosfor ve B1 ve kalsiyum içerir. Antioksidan ve iltihap karşıtı etkisi ile bilinen flavonoid bileşikleri ve amino asitler içermektedir. Sarımsağın pek çok yararı bir kükürt bileşiği olan Allisin (sarımsağa koku ve lezzet veren) maddesinden kaynaklanmaktadır.





SARIMSAĞIN FAYDALARI

  • Güçlü bir antibiyotik olan sarımsak enfeksiyonlara karşı savaşarak bağışıklık sistemini güçlendirir.
  • Kalp dostu olan sarımsak, kan dolaşımını hızlandırarak kalp krizi ve felç geçirmeye neden olabilecek damar tıkanıklıklarının önüne geçer.
  • Kansere yakalanma riskini azaltır.
  • Pankreas ve kolon kanserini önleyici özelliği vardır. 
  • Kanserli hücrelerin gelişimini yavaşlatır.






  • Alzheimer hastalığına iyi gelir.
  • Kan şekeri seviyesini düşürür.
  • Atardamar kireçlenmesinin önüne geçer.
  • Kandaki kolesterol düzeyini düşürür.
  • Yüksek tansiyonu düşürür.
  • Bağırsak kurtları ve vücutta bulunan diğer parazitleri öldürür.
  • Akciğer, karaciğer, safra kesesi ve kalp gibi önemli organları güçlendirir.
  • İdrar söktürücü özelliği vardır.






  • Kalbi besleyene kroner damarları genişletir.
  • Kalp adelelerini güçlendirir.
  • Kabızlığı önler.
  • Diş ağrısına iyi gelir.
  • Saç tedavisinde de kullanılan sarımsak saç dökülmesini yavaşlatır.
  • Vücudu sivri sinek ve haşerelerden korur.
  • Ateş ve tansiyon düşürücü özelliğe sahiptir.
  • Mantar tedavisine yardımcı olur.
  • Kulak iltihaplanmasını giderir.
  • Mide ve bağırsaklarda oluşan enfeksiyonları öldürerek dezenfekte eder.
  • İştah açar.Vücutta oluşan yara ve çıbanları yok eder.
  • Bronşite ve diğer nefes borusu rahatsızlıklarına iyi gelir.
  • Safra salgısının salınımını arttırır.
  • İdrar yolları ve böbreklerde taş oluşumunun önüne geçer.
  • Cinsel gücü arttırır.
  • Balgam, idrar, safra ve gaz söktürücü özelliktedir.






Saygı ve sevgiler,

Muhammet Yasin Aydın



Egzersiz Öncesi Yemek Yemenin Faydaları


Egzersiz Öncesi Yemek

Spordan iki saat önce karbonhidrat ağırlıklı öğün modeli olması gerekiyor. Bunun nedeni, yediğimiz yiyeceklerin sindirim sisteminde enerjiye dönmesi ve bu enerjiyi antrenmanda kullanmamız. Aç karnına antrenman yapmak özellikle metabolik sendromu olan kişilerde çok büyük rahatsızlıklara sebep olabilir. Bu yüzden antrenmandan önce karbonhidrat bazlı bir tüketim sepeti oluşturulmalı ve ondan sonra spora başlanmalıdır. Ancak büyük ve ağır bir öğünün sindirilmesi saatler sürer. Antrenman öncesi öğününü hafif yapmak antrenmanınızın daha konforlu ve odaklı geçmesine katkı sağlar. Antrenmandan 1.5-2 saat önce yemek yiyecekseniz. Bu öğünün günün en hafif öğünü olduğundan emin olun. Antrenman sırasında midenizin şiş olmasını istemezsiniz.

Antrenmandan önce yedikleriniz ve ne zaman yediğiniz, performansınız ve vücudunuzun kendini toparlama süresi için önemli farklar oluşturabilir.





Antrenmandan önceki 3 saat içinde, enerjinizi sürdürmek, performansınızı arttırmak, sıvı almak, kas kitlesini korumak ve toparlanma süresini hızlandırmak için bir şeyler yemeniz gerekecektir. Kas kütlenizi korumaya ve hatta arttırmaya yardımcı olabilir. Protein sağlık, vücut kompozisyonu veya performansı artırmak isteyen herkes için önemlidir. Kas hasarlarını azaltabilir veya en azından kötüleşmelerini önler. Kaslarınız ne kadar az hasar görürse, o kadar hızlı toparlanır ve uzun vadede antrenmanınıza daha iyi adapte olursunuz. Vücudunuzun en çok ihtiyaç duyduğu zamanda aminoasitler ile kan dolaşımını sağlar. Dolayısıyla kas oluşturma kapasiteniz artar. Sonuç olarak sadece hasarı önlemekle kalmaz, kas kütlenizi de arttırmış olursunuz. Antrenman öncesi protein iyi bir fikir olsa da sindirim hızının düşük olması dikkate alınması gereken önemli bir konudur.

Antrenmandan önce bir miktar karbonhidrat tüketmek; antrenman için size yakıt sağlar ve toparlanmanıza yardımcı olur. Kas ve karaciğer glikojenini korur. Bu durumda, beyniniz iyi beslendiğinizi düşünerek, kas kütlenizin korunmasına ve artmasına yardımcı olur. İnsülinin serbest bırakılmasını tetikler. Protein ile kombine edildiğinde, protein sentezini geliştirir ve protein parçalanmasını önler.

Antrenmandan önce bir miktar yağ tüketmek; Spor performansınızı arttırmaz veya düşürmez. Karbonhidratlarda olduğu gibi bir yakıt desteği özelliği yoktur. Sindirimi yavaşlatır, kan şekeri ve insülin düzeylerini korur.




Saygı ve sevgiler,

Muhammet Yasin Aydın